BAKIRKÖY BELEDİYESİNE ...

“Konuşsam tesiri yok, sussam gönül razı değil.”

Bu dizeler, büyük divan şairimiz Fuzuli’ye ait.

Yıl 2010. İmar Komisyonu Başkan Vekiliyim.

Bu yazımda mütevazı olmayacağım çünkü anlatacağım konuda ciddi emeğim var.

O yıllarda , İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) bırakın destek vermeyi, Bakırköy Belediyesi’nin hizmetlerini dahi engelliyordu. Bu anlatacağım alanın kaçak ve ruhsatsız olduğu bahanesiyle yıkılması için adımlar atıldı.

Bizler gece gündüz , çalışmalarımıza devam ediyoruz .Uygulama İmar Planı olmayan Ataköy'ü mevcut Kontur ve Gabariyi koruyarak bir Uygulama İmar Planına kavuşturmak istiyorduk.

Ataköy'deki binaların bir çoğunun yola mahreci olmadığından , tamirat , tadilat , güçlendirmek ve yenilemek mümkün olmuyordu.

Belediyenin Sosyal Hizmet Binası da bu plana dahildi.Bakırköy Belediye Meclisi de komisyonun aldığı karar doğrultusun da uzun bir çalışma neticesinde bu planı onayladık.

Günler süren İBB mesaisinden sonra, Sedat Özkan ve Bakırköylü bürokratlarla sabaha karşı İBB komisyonundan, alanı “Belediye Hizmet Alanı” olarak onaylattık. Eve bile gitmeden, aynı gün İBB Meclisi’nden oy birliğiyle kararın çıkmasını sağladık.

Bakırköy halkı için yaptığımız bu çalışmalardan dolayı Ataköy sakinleri her seferinde memnuniyetini belirtti.

Gelelim bugüne.

Burası artık Tarık Akan Kültür Merkezi ve Nikah Salonu.

Otoparkı ise, belediyeye ait olmasına rağmen, bariyerli ve ücretli. Para ödemezseniz giremiyorsunuz.

Geçenler de ,  İBB Meclis Üyesi arkadaşımla birlikte otoparka geldik. Kimlik gösterdik ama içeri alınmadık.

Kapıdaki görevli, sadece Bakırköy Belediye Meclis Üyelerinin ücretsiz girebildiğini söyledi.

Oysa bu yerin kazandırılmasında ve şirketin kuruluşunda büyük emeğim var.

Bakırköylülerin hepsine ücretsiz olmadıydı hayalim.

Eğer olmuyorsa HGS ile herkese eşit olmalı.

Bugün, bu şirketin ve Nikah Salonu’nun başında Belediye Başkanı Ayşegül Özdemir Ovalıoğlu var. Aynı zamanda şirket başkanı olarak da görev yapıyor, yani çift maaş alıyor. Otoparka ücretli bazılarına ücretsiz giriş emrini de bizzat kendisi vermiş.

Hak, hukuk, adalet demek kolay. Uygulamak zordur.

Koy oraya bir HGS sistemi, herkes eşit olsun.

Hiçbir siyasi geçmişi olmayan, hatta farklı bir siyasi iradeye gönül verdiği bilinen bir doktoru belediye başkanı olarak atarsan, elbette başarısız olur. Sonuç, bilboard belediyeciliği yaparsınız.

Başkanı atayan irade, Beylikdüzü’nden bir meclis üyesini de Bakırköy’e getirip başkanlık katına yerleştirdi. VIP makam aracı, özel şoför , sekreter ve koruma tahsis edildi ama hiçbir komisyonda görev almadı. Şimdi mahkemeye çıkmayı bekliyor.

Atamaları yapan irade hem kendine hem Bakırköy’e yazık etti.

Daha mahkemeye bile sevk edilmeden, partimizin ve Bakırköy halkının abisi Ali Rıza Akyüz’ün yerine başka birini başkan yardımcısı olarak atayan bir Başkan’dan nasıl vefa beklenir?

Siz sahip çıkmasanız da, Ali Rıza Akyüz'e Bakırköy halkı sahip çıkacaktır.

Ali Koç, dünyanın en iyi iş insanlarından biridir ama kulüp başkanı değildir.

Süleyman Seba ise iyi bir sporcu ve yöneticidir; ama o, aynı zamanda en iyi kulüp başkanıdır.

Bakırköy Belediye Başkanı çok iyi bir doktor olabilir.

Ama iyi bir belediye başkanı değildir.

Hiçbir emek ve zaman harcamadan atanan kişiler, hem kendilerine hem de Bakırköy’e yazık ediyorlar.

Ne yazık ki bu tür örnekler, geçmişte Tansu Çiller döneminde de görüldüğü gibi, kadınların yöneticilik becerilerine olan genel güveni zedeliyor.

Oysa kadınların yönetimde yer alması toplumsal eşitlik ve demokrasi açısından çok kıymetlidir.

Ancak eşlerinin, akrabalarının ya da aile fertlerinin yönetime müdahalesi, liyakati gölgeler ve kamuda ciddi bir güven kaybına yol açar. Bu da maalesef kadınların yönetici pozisyonlara gelmelerinin önünü kesiyor.

Dipnot:

Bakırköy Belediyesi’nde kız öğrenci yurdunu ve dokuz kreşi ücretsiz yaptığımız için “kamu zararı” gerekçesiyle hala yargılanıyoruz.

Ama bu da bizim için bir onur madalyasıdır.