Dünden bu güne Hasan Ali Yücel ve Köy Enstitüleri konuşuldu

Gündem 07.05.2025 - 12:19, Güncelleme: 07.05.2025 - 12:41
 

Dünden bu güne Hasan Ali Yücel ve Köy Enstitüleri konuşuldu

Köy Enstitüleri'nin kurucusu ve şair Can Yücel’in babası Hasan Âli Yücel, Bakırköy Belediyesi Konferans Salonu’nda düzenlenen sempozyumla anıldı. Sempozyum sonrası yayınlanan sonuç bildirgesinde, "Köy Enstitüleri mezunları, dağ başlarında yaktıkları çoban ateşleriyle gecenin karanlığına fener tutan ışık emekçileriydi" denildi.
Cumhuriyetimizin eğitimdeki en köklü atılımlarından biri olan Köy Enstitülerini ve bu devrimin mimarlarından Hasan Âli Yücel’i anmak ve anlamak amacıyla, Bakırköy Kent Konseyi, Bakırköy Belediyesi ve İstanbul Giresunlular Çevre Kültür ve Dayanışma Derneği iş birliği ile düzenlenen sempozyum katılımcıların büyük beğenisini topladı. Bakırköy Belediyesi’nin ev sahipliğinde İstanbul Giresunlular Çevre Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Av Ahu Karaibrahimoğlu, Bakırköy Kent Konseyi Başkanı Aziz Koçal ve Bakırköy Belediye Başkanı Ayşegül Ovalıoğlu’nun ardından, Akpınar Köy Enstütisi Mezunu Ferhat İncedere ve Hasan Ali Yücel’in torunu Ali Eronat’ın konuşmaları ile başladı. Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in yanı sıra, geçmiş dönem İstanbul Milletvekili Gülizar Emecan’ın da izleyici olduğu seminere, çok sayıda STK temsilcisi ve vatandaşta katıldı. SADECE ÖĞRETMEN DEĞİL, ÜRETİCİ, SANATÇI, DÜŞÜNÜR VE ÖNCÜ YURTTAŞLAR YETİŞTİRDİ Bakırköy Belediye binası içerisindeki konferans salonunda gerçektirilen ve üç bölüm halinde düzenlenen sempozyumun Bilim Kurulu Üyelerini Pof. Dr. İbrahim Balcıoğlu,  Pof. Dr. Mualla Uydu Yücel,  Pof. Dr. Jale Sarmaşık,  Pof. Dr. Harun Demirkaya, Tarihçi Araştırmacı Yazar Ayhan Yüksel oluşturdu. Seminerin açılış konuşmasını yapan Bakırköy Kent Konseyi Başkanı Aziz Koçal, Hasan Âli Yücel ve Köy Enstitüleri’nin Cumhuriyet tarihimizin en cesur, en ilerici atılımlarından biri olduğunu söyleyerek, “Bu kurumlar yalnızca öğretmen değil; üretici, sanatçı, düşünür, öncü yurttaşlar yetiştirdi”dedi. Köy Enstitüleri’nin eğitimi tarlayla, atölyeyle, kitap ve sanatla bütünleştirdiğini, toprağı işleyenin de, keman çalanın da, şiir yazanın da aynı insan olduğunu, bu anlayışın da hem ekonomik kalkınmayı hem de kültürel canlanmayı hedeflediğini belirten Koçal, “Köylüyü ‘Milletin efendisi’ yapan, sadece bir söylem değil; bu uygulamalardı. Kırsal kalkınma, yerel üretim ve öz yeterlilik, bu enstitülerde hayat buldu” dedi. Yalnızca bir eğitim sistemini değil, bir halkın kendi iç dinamikleriyle karanlıktan aydınlığa yürüyüşünü konuşmak için toplandıklarını belirterek seminer öncesi konuşan İstanbul Giresunlular Çevre Kültür Ve Dayanışma Derneği Başkanı Av. Ahu Karaibrahimoğlu,”Bugün burada, bu topraklarda neyin mümkün olduğunu, neyin başarılabildiğini, neyin engellendiğini ama aynı zamanda neyin yeniden inşa edilebileceğini hatırlamak ve hatırlatmak için birlikteyiz” diyerek, tüm katılımcıları selamladı. “Adı: Köy Enstitüleri, Ruhu: Hasan Âli Yücel. Yolu: Cumhuriyetin aydınlanma yürüyüşü” ifadeleriyle Köy Enstitüleri’nin, yalnızca okuma yazma öğreten bir sistem değil, bir eğitim mucizesi olduğunu vurgulayan Karaibrahimoğlu, “Bu bir eşitlik hamlesidir. Bu, bir halk devrimidir.  Köy Enstitüleri, sadece derslikler değil, hayatlar kurdu. Karanlığa açılan bir pencereydi o okullar. Ve o pencereden yalnızca güneş değil; bilgi, sanat, üretim ve toplumsal eşitlik girdi” dedi. Ülkemizin en sessizleri, en çok unutulanları olduğunu belirttiği köylü çocuklarının, birer birer öğretmen, marangoz, ziraatçı, halk önderi olduklarını, çünkü o okullarda sadece müfredatın değil, hayatın, emeğin ve geleceğin de var olduğunu söyleyen Av. Ahu Karaibrahimoğlu, 1938’de  Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna oturan Hasan Âli Yücel’in elinde, savaşlardan çıkmış yoksul ama umut dolu bir halkla birlikte, büyük bir inanç olduğunu, İsmail Hakkı Tonguç’la birlikte başlattığı seferberliğin de sadece bir eğitim hareketi değil, bir toplumsal uyanış olduğunu anlattı. Programın ev sahipliğini yapan Belediye Başkanı Ayşegül Ovalıoğlu’da, böyle bir programda bir arada olmaktan büyük memnuniyet duyduğunu belirterek, aydınlanma yolunda birlikte yürümeye devam edeceklerini söyledi. Moderatörlüğünü Ali Öztürk’ün yaptığı seminerin ilk oturumunda, Tarihçi Yazar Ayhan Yüksel, Hasan Ali Yücel’in memleketi Görele ve yaşamına dair, Doç. Dr. Aynur Soydan Erdemir, Hasan Ali Yücel’in eğitime bakış açısı, Tarihçi Hüseyin Çakıcı, köy enstitülerinin eğitim sistemi ile günümüz eğitim sistemini, Eğitimci Yazar Tuncer Avcı da Hasan Ali Yücel’in kültür, sanat ve edebiyata olan katkılarından bahsetti. Seminerin ikinci oturumunda Prof. Dr. İbrahim Balcıoğlu, köy enstitülerinin kapatılmasının sonuçlarından ve günümüze etkilerilerinden bahsederken, Tarihçi Yazar Ayhan Yüksel, köy enstitülerinin kuruluş amacını ve tarımsal kalkınmadaki önemini, Prof. Dr. Güler Yalçın, İsmail Hakkı Tonguç ve gerçekleşen ütopyası olan köy enstitülerini, Yeni Nesil Köy Enstitüleri Derneği Başkanı Cengiz Öksüz, köy enstitülerinde kadın erkek sınıfsal eşitliği ve karma eğitimi, Eğitimci Mustafa Maden’de, Köy Enstitülerinde eğitimin incelenmesi konularını konuştu. İstanbul Giresunlular Çevre Kültür ve Dayanışma Derneği, Bakırköy Kent Konseyi ve Bakırköy Belediyesi’nin ortaklaşa düzenlediği seminer sonrası Avukat Orhan Kılıç’ın okuduğu sonuç bildirgesinde ise şu ifadelere yer verdi. Cumhuriyetimiz, üretimi canlandırarak bağımsız bir ekonomi kurma aydınlanma, toplumsal kalkınma hedefleriyle millî eğitime özel bir önem verdi. Öğretim Birliği Yasası, Harf Devrimi, Millet Mektepleri, Halkevleri, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumunun açılışı, Eğitmen Kursları, ve Köy Öğretmen Okulları bu hedeflerin önemli kilometre taşları olmuştur. Köy Enstitüleri mezunları, dağ başlarında yaktıkları çoban ateşleriyle gecenin karanlığına fener tutan ışık emekçileriydi. Görevleri, cahillik içerisinde bırakılmış, ezilmiş köylülere ulaşmaktı. Yağmurda, karda, fırtınada, ayazda dağ başlarında dimdik ayakta duran meşeler gibiydiler. Köy Enstitüleri, yaklaşık 40 bin köyün 35 bininde okulun olmadığı 1940 yılı başında, Cumhuriyetin çok önemli bir eğitim atılımıydı. Köy Enstitüleri, 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile açıldı. Yasanın 6 maddesinde bu okullarda yetiştirilecek öğretmen şöyle tanımlanmıştı: “Köy enstitülerinden mezun öğretmenler, tayin edildikleri köylerin her türlü öğretim ve eğitim işlerini görürler. Ziraat işlerinin fennî bir şekilde yapılması için bizzat meydana getirecekleri örnek tarla, bağ ve bahçe, atölye gibi tesislerle köylülere rehberlik eder ve köylülerin bunlardan istifade etmelerini temin ederler.” Köy Enstitüsü programlarında beş yıllık süre boyunca toplam 230 haftaya ulaşan eğitim, öğretim uygulamalarının yaklaşık yarısını kültür/meslek dersleri oluşturdu. Diğer yarısını da birbirine denk olarak ziraat ve teknik dersleri ile bu derslerin çalışmaları kapsadı. Bugünkü öğretmen yetiştirme sisteminde yer alan derslere ek olarak ziraî işletmeler ekonomisi, kooperatifçilik; tarla, bahçe, sanayi bitkileri ziraati; zootekni, kümes hayvanları bilgisi, arıcılık, ipek böcekçiliği, balıkçılık ve su ürünleri bilgisinden ziraat sanatlarına; demircilik, marangozluk, yapıcılık, köy el- ev sanatlarından ev idaresi ve çocuk bakımına kadar pek çok uygulamalı ders yer aldı. Okullarda iş içinde, demokratik, laik, bilimsel ve karma bir eğitim uygulaması gerçekleştirildi. Hak arama bilinci ile yetiştirilen, yurttaşlık bilinci ile eğitilen öğretmen adayları için, Kültür dersleri içinde sanat ve spor derslerine, millî oyunlara özel bir yer verildi. Derslerin yanında düzenli olarak yapılan serbest okuma saatleri, eleştiri/değerlendirme toplantıları öğretmen adayının bilinçli olarak yetişmesine katkılar sundu. Köy Enstitüleri, yurt dışından, her hangi bir ülkeden örnek alınmamış, Türkiye’ye özgü, yaparak öğrenmeyi öngören, özgün bir eğitim modeli uygulamasıdır. Köy öğretmeni olarak yetişen çocuklar ve gençler köyde aydınlanmayı, üretimi, toplumsal kalkınmayı canlandıracak bilgi ve kazanımlarla donatıldı. 1940’tan 1948’e kadar, yurdun yedi bölgesinde, hiçbir ayrım gözetmeden, hiçbir bölgeye ayrıcalık tanınmadan, tüm yurtta dengeli şekilde dağılmış, toplam 21 Köy Enstitüsü açılmıştır. İzmir’de Kızılçullu, Eskişehir’de Çifteler, Edirne’de Kepirtepe, Kastamonu’da Gölköy, Sakarya’da Arifiye, Antalya’da Aksu, Balıkesir’de Savaştepe, Isparta’da Gönen, Adana’da Düziçi, Kayseri’de Pazarören, Samsun’da Akpınar, Trabzon’da Beşikdüzü, Kars’ta Cılavuz, Malatya’da Akçadağ, Konya’da İvriz, Ankara’da Hasanoğlan, Sivas’ta Pamukpınar, Erzurum’da Pulur, Diyarbakır’da Dicle, Aydın’da Ortaklar, Van’da Ernis Köy Enstitüsü kurulmuştur. Köy Enstitülerinden 17 bin 341 öğretmen 3 bin sağlıkçı, ebe ve teknisyen; eğitmen kurslarından da 8 bin 675 eğitmen yetişti. Mezunlar arasından ülke ve dünya çapında ünlenen pek çok yazar, şair, bilim insanı, siyasetçi, toplum önderi çıktı. Köy Enstitülü öğretmenler yetiştikleri okulda aldıkları eğitime uygun olarak ülkede bilgisizliğin, ortadan kaldırılmasına, aydınlanmaya, modern tarımın, arıcılığın, balıkçılığın, üretimin, kooperatifçiliğin gelişimine katkı sağladılar. Köy Enstitüleri ile, köylünün kendi toprağını en verimli şekilde işleyerek, köyde kalması amaçlanmıştır. Köy Enstitülerinden 17 bin 341 öğretmen 3 bin sağlıkçı, ebe ve teknisyen; eğitmen kurslarından da 8 bin 675 eğitmen yetişti. Mezunlar arasından ülke ve dünya çapında ünlenen pek çok yazar, şair, bilim insanı, siyasetçi, toplum önderi çıktı. Köy Enstitülü öğretmenler yetiştikleri okulda aldıkları eğitime uygun olarak ülkede bilgisizliğin, ortadan kaldırılmasına, aydınlanmaya, modern tarımın, arıcılığın, balıkçılığın, üretimin, kooperatifçiliğin gelişimine katkı sağladılar. Köy Enstitüleri ile, köylünün kendi toprağını en verimli şekilde işleyerek, köyde kalması amaçlanmıştır. Köy Enstitüleri 1954 yılında kapatıldı. Bu karar, Cumhuriyetin büyük eğitim atılımına darbe vurdu; gelişim ve uyanış kesintiye uğradı. Böylece Köy Enstitüleri projesi tarihte yarım kalmış bir proje olarak yer aldı. Bugün, kapatılmasının üzerinden tam 70 yıl geçtikten sonra konuyla ilgili araştırma yapan, öneri ve projeler geliştiren eğitimciler, aydınlar ve hatta yetkililer, Köy Enstitülerinin deneyimlerinden dersler çıkarılarak, çağımıza, zamana ve şimdiki Türkiye’ye uygun, yeni tip Köy Enstitüsü Eğitim Modeli oluşturulup geliştirilmesi gerektiği yönünde görüş ifade ediyorlar ve yeni tip eğitim modelinin ülkemiz için zorunlu ve çok gerekli olduğu hususlarına önemle vurgu yapıyorlar.
Köy Enstitüleri'nin kurucusu ve şair Can Yücel’in babası Hasan Âli Yücel, Bakırköy Belediyesi Konferans Salonu’nda düzenlenen sempozyumla anıldı. Sempozyum sonrası yayınlanan sonuç bildirgesinde, "Köy Enstitüleri mezunları, dağ başlarında yaktıkları çoban ateşleriyle gecenin karanlığına fener tutan ışık emekçileriydi" denildi.

Cumhuriyetimizin eğitimdeki en köklü atılımlarından biri olan Köy Enstitülerini ve bu devrimin mimarlarından Hasan Âli Yücel’i anmak ve anlamak amacıyla, Bakırköy Kent Konseyi, Bakırköy Belediyesi ve İstanbul Giresunlular Çevre Kültür ve Dayanışma Derneği iş birliği ile düzenlenen sempozyum katılımcıların büyük beğenisini topladı.

Bakırköy Belediyesi’nin ev sahipliğinde İstanbul Giresunlular Çevre Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Av Ahu Karaibrahimoğlu, Bakırköy Kent Konseyi Başkanı Aziz Koçal ve Bakırköy Belediye Başkanı Ayşegül Ovalıoğlu’nun ardından, Akpınar Köy Enstütisi Mezunu Ferhat İncedere ve Hasan Ali Yücel’in torunu Ali Eronat’ın konuşmaları ile başladı. Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş’in yanı sıra, geçmiş dönem İstanbul Milletvekili Gülizar Emecan’ın da izleyici olduğu seminere, çok sayıda STK temsilcisi ve vatandaşta katıldı.

SADECE ÖĞRETMEN DEĞİL, ÜRETİCİ, SANATÇI, DÜŞÜNÜR VE ÖNCÜ YURTTAŞLAR YETİŞTİRDİ

Bakırköy Belediye binası içerisindeki konferans salonunda gerçektirilen ve üç bölüm halinde düzenlenen sempozyumun Bilim Kurulu Üyelerini Pof. Dr. İbrahim Balcıoğlu,  Pof. Dr. Mualla Uydu Yücel,  Pof. Dr. Jale Sarmaşık,  Pof. Dr. Harun Demirkaya, Tarihçi Araştırmacı Yazar Ayhan Yüksel oluşturdu.

Seminerin açılış konuşmasını yapan Bakırköy Kent Konseyi Başkanı Aziz Koçal, Hasan Âli Yücel ve Köy Enstitüleri’nin Cumhuriyet tarihimizin en cesur, en ilerici atılımlarından biri olduğunu söyleyerek, “Bu kurumlar yalnızca öğretmen değil; üretici, sanatçı, düşünür, öncü yurttaşlar yetiştirdi”dedi.

Köy Enstitüleri’nin eğitimi tarlayla, atölyeyle, kitap ve sanatla bütünleştirdiğini, toprağı işleyenin de, keman çalanın da, şiir yazanın da aynı insan olduğunu, bu anlayışın da hem ekonomik kalkınmayı hem de kültürel canlanmayı hedeflediğini belirten Koçal, “Köylüyü ‘Milletin efendisi’ yapan, sadece bir söylem değil; bu uygulamalardı. Kırsal kalkınma, yerel üretim ve öz yeterlilik, bu enstitülerde hayat buldu” dedi.

Yalnızca bir eğitim sistemini değil, bir halkın kendi iç dinamikleriyle karanlıktan aydınlığa yürüyüşünü konuşmak için toplandıklarını belirterek seminer öncesi konuşan İstanbul Giresunlular Çevre Kültür Ve Dayanışma Derneği Başkanı Av. Ahu Karaibrahimoğlu,”Bugün burada, bu topraklarda neyin mümkün olduğunu, neyin başarılabildiğini, neyin engellendiğini ama aynı zamanda neyin yeniden inşa edilebileceğini hatırlamak ve hatırlatmak için birlikteyiz” diyerek, tüm katılımcıları selamladı.

“Adı: Köy Enstitüleri, Ruhu: Hasan Âli Yücel. Yolu: Cumhuriyetin aydınlanma yürüyüşü” ifadeleriyle Köy Enstitüleri’nin, yalnızca okuma yazma öğreten bir sistem değil, bir eğitim mucizesi olduğunu vurgulayan Karaibrahimoğlu, “Bu bir eşitlik hamlesidir. Bu, bir halk devrimidir.  Köy Enstitüleri, sadece derslikler değil, hayatlar kurdu. Karanlığa açılan bir pencereydi o okullar. Ve o pencereden yalnızca güneş değil; bilgi, sanat, üretim ve toplumsal eşitlik girdi” dedi.

Ülkemizin en sessizleri, en çok unutulanları olduğunu belirttiği köylü çocuklarının, birer birer öğretmen, marangoz, ziraatçı, halk önderi olduklarını, çünkü o okullarda sadece müfredatın değil, hayatın, emeğin ve geleceğin de var olduğunu söyleyen Av. Ahu Karaibrahimoğlu, 1938’de  Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna oturan Hasan Âli Yücel’in elinde, savaşlardan çıkmış yoksul ama umut dolu bir halkla birlikte, büyük bir inanç olduğunu, İsmail Hakkı Tonguç’la birlikte başlattığı seferberliğin de sadece bir eğitim hareketi değil, bir toplumsal uyanış olduğunu anlattı.

Programın ev sahipliğini yapan Belediye Başkanı Ayşegül Ovalıoğlu’da, böyle bir programda bir arada olmaktan büyük memnuniyet duyduğunu belirterek, aydınlanma yolunda birlikte yürümeye devam edeceklerini söyledi.

Moderatörlüğünü Ali Öztürk’ün yaptığı seminerin ilk oturumunda, Tarihçi Yazar Ayhan Yüksel, Hasan Ali Yücel’in memleketi Görele ve yaşamına dair, Doç. Dr. Aynur Soydan Erdemir, Hasan Ali Yücel’in eğitime bakış açısı, Tarihçi Hüseyin Çakıcı, köy enstitülerinin eğitim sistemi ile günümüz eğitim sistemini, Eğitimci Yazar Tuncer Avcı da Hasan Ali Yücel’in kültür, sanat ve edebiyata olan katkılarından bahsetti.

Seminerin ikinci oturumunda Prof. Dr. İbrahim Balcıoğlu, köy enstitülerinin kapatılmasının sonuçlarından ve günümüze etkilerilerinden bahsederken, Tarihçi Yazar Ayhan Yüksel, köy enstitülerinin kuruluş amacını ve tarımsal kalkınmadaki önemini, Prof. Dr. Güler Yalçın, İsmail Hakkı Tonguç ve gerçekleşen ütopyası olan köy enstitülerini, Yeni Nesil Köy Enstitüleri Derneği Başkanı Cengiz Öksüz, köy enstitülerinde kadın erkek sınıfsal eşitliği ve karma eğitimi, Eğitimci Mustafa Maden’de, Köy Enstitülerinde eğitimin incelenmesi konularını konuştu.

İstanbul Giresunlular Çevre Kültür ve Dayanışma Derneği, Bakırköy Kent Konseyi ve Bakırköy Belediyesi’nin ortaklaşa düzenlediği seminer sonrası Avukat Orhan Kılıç’ın okuduğu sonuç bildirgesinde ise şu ifadelere yer verdi.

Cumhuriyetimiz, üretimi canlandırarak bağımsız bir ekonomi kurma aydınlanma, toplumsal kalkınma hedefleriyle millî eğitime özel bir önem verdi. Öğretim Birliği Yasası, Harf Devrimi, Millet Mektepleri, Halkevleri, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumunun açılışı, Eğitmen Kursları, ve Köy Öğretmen Okulları bu hedeflerin önemli kilometre taşları olmuştur.

Köy Enstitüleri mezunları, dağ başlarında yaktıkları çoban ateşleriyle gecenin karanlığına fener tutan ışık emekçileriydi. Görevleri, cahillik içerisinde bırakılmış, ezilmiş köylülere ulaşmaktı. Yağmurda, karda, fırtınada, ayazda dağ başlarında dimdik ayakta duran meşeler gibiydiler.

Köy Enstitüleri, yaklaşık 40 bin köyün 35 bininde okulun olmadığı 1940 yılı başında, Cumhuriyetin çok önemli bir eğitim atılımıydı. Köy Enstitüleri, 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile açıldı. Yasanın 6 maddesinde bu okullarda yetiştirilecek öğretmen şöyle tanımlanmıştı:

“Köy enstitülerinden mezun öğretmenler, tayin edildikleri köylerin her türlü öğretim ve eğitim işlerini görürler. Ziraat işlerinin fennî bir şekilde yapılması için bizzat meydana getirecekleri örnek tarla, bağ ve bahçe, atölye gibi tesislerle köylülere rehberlik eder ve köylülerin bunlardan istifade etmelerini temin ederler.”

Köy Enstitüsü programlarında beş yıllık süre boyunca toplam 230 haftaya ulaşan eğitim, öğretim uygulamalarının yaklaşık yarısını kültür/meslek dersleri oluşturdu. Diğer yarısını da birbirine denk olarak ziraat ve teknik dersleri ile bu derslerin çalışmaları kapsadı.

Bugünkü öğretmen yetiştirme sisteminde yer alan derslere ek olarak ziraî işletmeler ekonomisi, kooperatifçilik; tarla, bahçe, sanayi bitkileri ziraati; zootekni, kümes hayvanları bilgisi, arıcılık, ipek böcekçiliği, balıkçılık ve su ürünleri bilgisinden ziraat sanatlarına; demircilik, marangozluk, yapıcılık, köy el- ev sanatlarından ev idaresi ve çocuk bakımına kadar pek çok uygulamalı ders yer aldı.

Okullarda iş içinde, demokratik, laik, bilimsel ve karma bir eğitim uygulaması gerçekleştirildi. Hak arama bilinci ile yetiştirilen, yurttaşlık bilinci ile eğitilen öğretmen adayları için, Kültür dersleri içinde sanat ve spor derslerine, millî oyunlara özel bir yer verildi. Derslerin yanında düzenli olarak yapılan serbest okuma saatleri, eleştiri/değerlendirme toplantıları öğretmen adayının bilinçli olarak yetişmesine katkılar sundu.

Köy Enstitüleri, yurt dışından, her hangi bir ülkeden örnek alınmamış, Türkiye’ye özgü, yaparak öğrenmeyi öngören, özgün bir eğitim modeli uygulamasıdır.

Köy öğretmeni olarak yetişen çocuklar ve gençler köyde aydınlanmayı, üretimi, toplumsal kalkınmayı canlandıracak bilgi ve kazanımlarla donatıldı.

1940’tan 1948’e kadar, yurdun yedi bölgesinde, hiçbir ayrım gözetmeden, hiçbir bölgeye ayrıcalık tanınmadan, tüm yurtta dengeli şekilde dağılmış, toplam 21 Köy Enstitüsü açılmıştır. İzmir’de Kızılçullu, Eskişehir’de Çifteler, Edirne’de Kepirtepe, Kastamonu’da Gölköy, Sakarya’da Arifiye, Antalya’da Aksu, Balıkesir’de Savaştepe, Isparta’da Gönen, Adana’da Düziçi, Kayseri’de Pazarören, Samsun’da Akpınar, Trabzon’da Beşikdüzü, Kars’ta Cılavuz, Malatya’da Akçadağ, Konya’da İvriz, Ankara’da Hasanoğlan, Sivas’ta Pamukpınar, Erzurum’da Pulur, Diyarbakır’da Dicle, Aydın’da Ortaklar, Van’da Ernis Köy Enstitüsü kurulmuştur. Köy Enstitülerinden 17 bin 341 öğretmen 3 bin sağlıkçı, ebe ve teknisyen; eğitmen kurslarından da 8 bin 675 eğitmen yetişti. Mezunlar arasından ülke ve dünya çapında ünlenen pek çok yazar, şair, bilim insanı, siyasetçi, toplum önderi çıktı.

Köy Enstitülü öğretmenler yetiştikleri okulda aldıkları eğitime uygun olarak ülkede bilgisizliğin, ortadan kaldırılmasına, aydınlanmaya, modern tarımın, arıcılığın, balıkçılığın, üretimin, kooperatifçiliğin gelişimine katkı sağladılar. Köy Enstitüleri ile, köylünün kendi toprağını en verimli şekilde işleyerek, köyde kalması amaçlanmıştır. Köy Enstitülerinden 17 bin 341 öğretmen 3 bin sağlıkçı, ebe ve teknisyen; eğitmen kurslarından da 8 bin 675 eğitmen yetişti. Mezunlar arasından ülke ve dünya çapında ünlenen pek çok yazar, şair, bilim insanı, siyasetçi, toplum önderi çıktı.

Köy Enstitülü öğretmenler yetiştikleri okulda aldıkları eğitime uygun olarak ülkede bilgisizliğin, ortadan kaldırılmasına, aydınlanmaya, modern tarımın, arıcılığın, balıkçılığın, üretimin, kooperatifçiliğin gelişimine katkı sağladılar. Köy Enstitüleri ile, köylünün kendi toprağını en verimli şekilde işleyerek, köyde kalması amaçlanmıştır.

Köy Enstitüleri 1954 yılında kapatıldı. Bu karar, Cumhuriyetin büyük eğitim atılımına darbe vurdu; gelişim ve uyanış kesintiye uğradı. Böylece Köy Enstitüleri projesi tarihte yarım kalmış bir proje olarak yer aldı.

Bugün, kapatılmasının üzerinden tam 70 yıl geçtikten sonra konuyla ilgili araştırma yapan, öneri ve projeler geliştiren eğitimciler, aydınlar ve hatta yetkililer, Köy Enstitülerinin deneyimlerinden dersler çıkarılarak, çağımıza, zamana ve şimdiki Türkiye’ye uygun, yeni tip Köy Enstitüsü Eğitim Modeli oluşturulup geliştirilmesi gerektiği yönünde görüş ifade ediyorlar ve yeni tip eğitim modelinin ülkemiz için zorunlu ve çok gerekli olduğu hususlarına önemle vurgu yapıyorlar.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yurt-haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.