CHP Bakırköy ön seçimi konuştu!
CHP Bakırköy ön seçimi konuştu!
Cumhuriyet Halk Partisi Bakırköy İlçe Başkanlığı’nın partinin cumhurbaşkanı adayının ön seçimle belirleneceği 23 Mart öncesi düzenlediği örgüt toplantısına hafta içi ve mesai saatleri içerisinde olmasına rağmen katılımın yüksek oluşu dikkat çekti. Toplantıda konuşan İl Başkanı Özgür Çelik, “23 Mart faşistlere, gericilere cevap vermenin günüdür” dedi.
Yoğun bir kalabalığın olduğu örgüt toplantısına, CHP Genel Başkan Yardımcısı Ensar Aytekin, Ulaş Karasu, Parti Meclis Üyesi Berker Esen, İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, İl Kadın Kolu Başkanı Hatice Selli Dursun başta olmak üzere, eski ilçe başkanları ve mevcut yönetimin tamamı dahil çok sayıda üye katıldı. İl başkanı ve genel merkez yöneticilerini, Gençlik Kolu Başkanı Vedat Aydın ve yönetimi, “Özgür İstanbul, Çelik İrade” yazılı pankart ve dövizlerle karşıladı.
Toplantının açılış konuşmasına gördüğü kalabalığın umudu büyütmek adına çok kıymetli olduğunu vurgulayarak başlayan CHP Bakırköy İlçe Başkanı Gizem Başaran Arslan, tüm katılımcılara ‘Hoş geldiniz’ diyerek teşekkür etti.
İl Başkanları Özgür Çelik’in kendilerini hiç yalnız bırakmadığını söyleyen Başaran Arslan, uzun yıllardır bir örgüt buluşmasına genel başkan yardımcılığı düzeyinde bir katılımın olmadığını, bu yüzden de Ensar Aytekin’e, Ulaş Karasu’ya ve ve PM Üyesi Berker Esen’e örgütü adına, Bakırköy’ün Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminde olmadığı dönemde ilçe başkanlığı yapan ve bu günkü ilçe binasını partilerine kazandıran 79 yaşındaki Hüdaverdi Talay’a, eski belediye başkanları Naci Ekşi’ye, Asım Köksal Muş’a ve Celal Sevinç’e de ayrıca teşekkür etti.
HUKUKSUZ OPERASYONLARLA PARTİMİZİ DİZAYN ETMEYE ÇALIŞIYORLAR
2024 yerel seçiminde birinci parti olmalarıyla birlikte iktidarın dört koldan başta Ekrem İmamoğlu olmak üzere partilerine ve belediyelerine gerek yargı, gerekse iktidar gücüyle usulsüz operasyonlar düzenlediğini, gerçek dışı iftiralarla soruşturmalar başlattığını ve devamında Esenyurt, Beşiktaş ve Beykoz Belediye Başkanlarına yapılan hukuksuz operasyonlarla dizayn etmeye çalıştıklarını söyleyen Gizem Başaran Arslan, “Bugün ise tüm bu hukuka aykırı uygulamaların karşısında kararlılıkla duran, gecesini gündüzüne katarak bu zorlu dönemde ateşten gömleği giyen İl Başkanımız Özgür Çelik'e altı boş ve anayasaya aykırı ithamlarla soruşturmalar başlatıyorlar” ifadelerini kullandı.
“Beyhude çabalar boşa” diyerek konuşmasını sürdüren Gizem Başaran Arslan, “Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran, ilk genel başkanı Mustafa Kemal Atatürk olan Cumhuriyet Halk Partisi'ni mesnetsiz iddialarla yıpratmaya kimsenin gücü yetmez. Hele ki toplum nezdinde inandırıcılığını kaybetmiş, bugün son yapılan yerel seçimde Muhalefet Partisi olarak konumlanmış AKP'nin ise hiç yetmez” dedi.
HERKESİN BİR GÖREVİ OLACAK
Uzun yıllardır partilerinin hasret kaldığı ön seçim atmosferine girdikleri şu günlerde, Bakırköy olarak, tüm teknik konularını tamamladıklarını, sandık üyelerinin nerelerde oy kullanacağının çalışması içerisinde olduklarını, sandık noktalarını ve sandık sayılarını belirlediklerini vurgulayan Gizem Başaran Arslan, konuşmasına şöyle devam etti.
“Tüm üyelerimizin olabildiğince evlerine en yakın lokasyonlarda oy kullanmaları için gerekli organizasyonu düzenledik. Duyurularını da birkaç gün içerisinde yapacağız. Herkesin mutlak surette bir görevi olacak. Bununla alakalı da mahalle buluşmaları gerçekleştiriyor, detayları anlatıyoruz. Sizlerin de desteğiyle Bakırköy'e yakışır şekilde önce partimize sonra Ekrem Başkanımıza ön seçimden güç taşıyacağız ve şimdiden sunacağınız katkılar için çok teşekkür ediyorum. örgütümüzü motive ettiğiniz için sizlere sonsuz teşekkür ediyorum.Cumhuriyet Halk Partisi iktidarını bugünden taçlandıracağımız, adımlarını atacağımız bir ön seçim diliyor, örgütümüzün motivasyonu için burada olduğunuz için de teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız”
SIRASI MI ŞİMDİ?
İlçe Başkanı Gizem Başaran Arslan’ın ardından söz alan Bakırköy Belediye Başkanı Ayşegül Ovalıoğlu’nun, ön seçimden ziyade, göreve geldikleri günden bu yana yapılan belediye çalışmalarını anlatması, partililer arasında ’Sırası mı şimdi’ söylemlerine neden oldu.
Kısa bir selamlama konuşması yapan Parti Meclis Üyesi Berker Esen’nin ardından konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Ensar Aytekin, İl Kadın Kolu Başkanı Hatice Selli Dursun’un Bakırköylü, Meclis Başkanvekili’nin de kadın olduğunu duyunca “ Bakırköy kadın devrimini gerçekleştirmiş” diyerek söze başladı.
ATATÜRK’ÜN GÜCÜNÜ BUGÜNLERE TAŞIYAN ÖRGÜTÜN ÜYELERİDİR!
Cumhuriyet Halk Partisi'ni 100 yıldır ayakta tutan en önemli gücün Mustafa Kemal Atatürk olduğunu, o gücü bugünlere taşıyanın da bizzat örgütü olduğunu belirten Ensar Aytekin, 74 yıldır merkezi iktidarı elde edemeyen partilerinin iktidar olmadan ayakta durmayı, 81 il, 973 ilçede bayrağını dalgalandırmayı örgütlerine ve üyelerine borçlu olduklarının bilincinde olduğunu söyleyen Genel Başkan Yardımcısı, “Bu toplantılarda bir araya geleceğiz. Bilgilerimizi paylaşacağız. Dayanışmayı arttıracağız. Gücümüzü toplayacağız. Sonra da sokaklara bu güçle çıkacağız” dedi.
Bir ateş çemberinin içinde olduklarını, bir yandan belediyelerimize şafak operasyonları ile tutuklamaların yaşandığını, diğer yandan da üzerinden bir bir buçuk yıl geçmesine rağmen kurultaylarına dönük birtakım iftiralar, yalanlar, kumpaslar ve şaibelerle gündem oluşturulmaya çalışıldığını söyleyen Ensar Aytekin, “Cumhuriyet Halk Partisi 100 yıllık tarihinde bu ve benzeri günleri çok yaşadı. Hepsinden de alnının akıyla güçlenerek çıkmayı başardı. Ben inanıyorum Cumhuriyet Halk Partisi bu dönemde bu ateş çemberini yaracak güçte, deneyimde, birikimdedir” diyerek konumasını tamamladı.
Toplantıda son sözü alan İl Başkanı Özgür Çelik, Türkiye genelinde 412 belediye kazandıklarını, İstanbul'da hem meclis çoğunluğunu sağlayıp hem de 14 olan belediye sayısını 26'ya çıkarttıklarını belirterek, zor ve az bir zaman dilimi içerisinde büyük işler yapmaları gerektiğini söyleyerek, ’Neden zor dönem’ ifadelerini kullandığını şöyle açıkladı.
TEMEL GÖREVLERİNİ YERİNE GETİREMEYEN BİR İKTİDARLA KARŞI KARŞIYAYIZ
Türkiye birçok kriz ortamının içerisinde ve bu kriz ortamının içerisinden çıkartamayan iktidar gün geçtikçe otoriterleşiyor. Bugün ülkemizde en temel görevlerini yerine getiremeyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Nedir devletin en temel görevi? Çok basit. Bir arama motoruna yazdığınızda bile karşınıza çıkacak üç madde. Devletin birinci temel görevi vatandaşın can ve mal güvenliğini korumak. Bugün vatandaşın canını koruyamayan bir iktidarla karşı karşıyayız. Bolu'da onların denetimsizlikleri yüzünden 78 canımız yandı.
6 Şubat depreminde onların denetimsiz suçlulukları yüzünden 50.000'den fazla insanımız yaşamını yitirdi. Bir sabah uyanıyorsunuz, 8 yaşında bir çocuk katledilmiş ve bir köy olayın üzerini örtmeye çalışıyor. Sabah uyandığınızda bir çete para kazanma hırsıyla çocukların hayatına kasıt etmeyi göze alabiliyor.
Kendi vatandaşının canını koruyamayan bir siyasi iktidarla karşı karşıyayız. Peki vatandaşın mal güvenliği var mı? Aynı anda hem sendika başkanını tutuklayıp cezaevine koyup emek dünyasıyla kavga eden, aynı anda TÜSİAD’ın başkanına soruşturma açıp 80 ülkeye ihracat yapan bir insana yurt dışı çıkış yasağı getiren bir iktidarla karşı karşıyayız.
Yani işçisinin, emekçinin emeğine göz diken, iş dünyasının çabasına göz diken bir iktidarla karşı karşıyayız. Yani devletin birinci temel görevi olan vatandaşın can ve mal güvenliğini koruyamayan bir iktidarla karşı karşıyayız. Devletin ikinci temel görevi o ülkede adaleti sağlamak. Ama adalet dediğimiz şey sadece mahkeme koridorları ile sınırlı değil. Bizi mahkeme koridorlarına hapsetmeye çalışan bir iktidarla karşı karşıyayız. Adalet dediğimiz şey sadece mahkeme koridoruyla sınırlıdır. Eğitimde adalet, sağlıkta adalet, vergide adalet, gelir dağılımında adalet, mahkemede adalet.
Devletin üçüncü temel görevi o ülkede yaşayan herkes için ekonomik refahı sağlamaktır. Bugün Türkiye'yi bir ekonomik yıkımın eşiğine sürüklemiş, yoksulluğa ve sefalete sürüklemiş bir iktidarla karşı karşıyayız.
TOPLUMUN GERÇEK SORUNLARININ ÜZERİNİ ÖRTMEK İSTİYORLAR
Kapalı kapılar arkasında muğlak belirsiz anlaşmalarla, yayınlanan mutabakatlarla topluma demokratikleşme vaatleri verenler yargıyı bir sopa olarak kullanarak her gün antidemokratik bir uygulamayla muhalefetin en büyük kütlesi Cumhuriyet Halk Partisi'ni kuşatma çabası içerisindeler. İstiyorlar ki Cumhuriyet Halk Partisi her gün Beykoz, Esenyurt, Beşiktaş’ta mücadele etsin, yargı, hukuk konuşsun. Emekliyi, öğrenciyi, sağlığı, kadın haklarını konuşmasın. Cumhuriyet Halk Partisi'ni kendi gündemine hapsedip toplumun gerçek sorunlarının üzerini örtmek istiyorlar. İlk amaçları bu.
Yargı sopasıyla toplumu sindirmek, korkutmak ve susturmak istiyorlar. İkinci amaçları bu. Ya benim arkama hizalanırsın ya da siyasallaştırdığım yargıyla kolluk gücüyle seni göz altına alır, tutuklarım deyip toplumu korkutmaya ve sindirmeye çalışıyorlar. İsmail Dumlu'yu 30 senedir tanıyorum, onu korkutabilirler mi mesela?
Üçüncü temel amaçları şu, yargı sopasıyla önümüzdeki siyaset sürecini dizayn etmek istiyorlar. İşte Ekrem İmamoğlu'na yaşatılan tam olarak budur. Kendi rakibini kendisi belirleme çabası içerisinde olan bir iktidar. Ne ile yargı sopasıyla kolluk gücüyle işte Ekrem İmamoğlu'na ve Cumhuriyet Halk Partisi'ne yaşatılan budur. 25 yıl hapis cezasıyla yargılıyorlardı, yetmiyor, soruşturma açıyor diplomasına.
Yani biz 102 yıllık Çınar'ın gövdesine AKP iktidarının vurmasından bir endişe ve korku duymuyoruz. Ama 102 yıllık Çınar'ın gövdesine vuran baltanın sapı o ağacın dalıysa orada bir problem var. Onu konuşmak lazım.
Ülkemizin içerisinde bulunduğu zorluklar Partimizin içerisinde bulunduğu zorluklar belli. Durum tespitleri güzel ama ne yapacağız? Bu kuşatmayı yırtarak Cumhuriyet Halk Partisi buradan büyük bir başarı elde edecek. Her birimiz özellikle seçilmiş kadrolar kendi görev alanlarında bugüne kadar ne yapıyorsa iki katını yapacak. Birinci yapacağımız şey çok çalışmak. Bugüne kadar İstanbul İl Başkanı bir mi çalışıyordu? Bugünden sonra iki çalışacak, dört çalışacak.
Yerel yöneticilerimiz belediye başkanı meclis üyelerimiz, partimizin siyasi temsilcileri, ana kademedeki başkanlar, kadınlar, gençler bugüne kadar yaptığımızın iki katını yapacağız, çok çalışacağız. İkincisi şu birlik ve beraberlik içerisinde davranacağız. Kol kola gireceğiz, kenetlenmeyi bileceğiz. Bu bir dertleşme toplantısı. Cumhuriyet Halk Partisi birlik beraberliğini sağlayıp kol kola girebilmeyi başarırsa onların önümüze kurdukları korku duvarları vız gelir bize. O duvarları paramparça ederiz. Yeter ki birlik olalım.
BU BİR BAYRAK YARIŞIDIR
Bunu bir bayrak yarışı olarak görmek zorundayız. Bugün İstanbul'da bayrağı Özgür Çelik taşıyor, yarın Berk Esen taşıyacak. Bugün Bakırköy'de bayrağı Gizem Başkan taşıyor. Yarın başka bir arkadaşımız Gizem Başkan'dan aldığı bayrağı daha ileriye taşıyacak. Dolayısıyla bu bir bayrak yarışı ve parti içerisinde kazanmak ya da kaybetmek diye bir kavram olamaz.
Cumhuriyet Halk Partisi'nin kurultayına yönelik şaibe tartışmaları var. Yönetenler niye suskun? Ben söylüyorum değişimin işaret fişeğini biz İstanbul'dan yaktık. Bizim yönetme sorumluluğumuz var. Her gün gazeteciler beni arıyor. Ben çıkıp televizyonda konuşursam emekli amca Ayşe teyze diyecek ki, "Benim derdim dağları aşmış, bunlar yine kendi dertleri içerisinde birbiriyle düşmüşler." İşte eğer susuyorsak, suskunluğumuz yönetme sorumluluğumuzdan kaynaklıdır.
Cumhuriyet Halk Partisi çok telli bir saz olmalıdır ama birbiriyle uyum içerisinde bu çok sesliliği gerçekleştirmelidir. Bu yönüyle birlik beraberliğimizi güçlendirerek bu süreç içerisinden bu kuşatmayı birlikte yırtabileceğimize inanıyorum.
23 Mart’ta kritik bir seçime gidiyoruz. Birkaç soru var hem üyelerimizin zihninde hem de televizyonlarda konuşulan. Biraz daha aslında 23 Mart'ın değerini azaltmaya yönelik bir takım söylemler var. Bunlara yönelik bazı soru işaretleri ile ilgili fikirlerimi paylaşmak istiyorum. Önce teknik bir iki meseleyi söyleyeyim.
Yaşlılarımız, engellilerimiz var. Acaba onlara gezici, seyyar sandık olacak mı diye soruluyor evet olacak, başkanımız bilgisini verecek. . Şimdi Bakırköy'de oturuyorum o tarihte yazlıkta olacağım. Ne olacak? Bulunduğunuz ilin ilçesine 16/18 Mart arası üye kimlik kartıyla başvurup oy kullanabilirsin.
Adayımızı neden erken belirliyoruz? Aday tartışması, kongre, kurultay gibi tartışmalar partimizi geriye çekiyor. Her ay anket yaptırıyoruz ve görüyoruz ki, CHP ne zaman içeriye dönüp adayı tartışıyor, kongre kurultay konuşuyorsa oylar aşağıya düşüyor, ne zamanki bu tartışmalardan kendisini sıyırıyorsa oylar yukarıya çıkıyor.Bu yüzden aday tartışmasını ortadan kaldırmamız lazım.
Erken seçim istiyorsak adayımızı erken belirlememiz lazım. Erken seçim istiyor muyuz? Evet. İbrahim Tatlıses Erdoğan'ın adaylığını açıklamadı mı? Açıkladı. O zaman bizde adayımızı kendimiz belirleyeceğiz.
2023'te seçimi kazanmanın koşulları 2024'ten daha olgun vaziyetteydi. Deprem yeni olmuş, Kızılay çadır satmış, salgındaki duygular taze, iktidar beş maske dağıtamamış. Enflasyon bugünden daha yüksek, mülteci krizi bugünden daha derin. Adayı belirlerken bir kriz ortaya çıktı, masa dağıldı, geri birleşti. Güven kaybına sebep oldu ve adayı geç belirlediğimiz için kazanamadık.
6 ay önce bir sene önce yapsaydı bu aday belirlemeyi aynı kriz yaşansaydı bile toplum o krizi unuturdu. Topluma o masanın dağılmasını, yeni birleşme krizini unutturacak adımlar atardı. Ama çok kısa bir zaman dilimindeydi ve unutturamadık. Dolayısıyla adayımızı erkenden belirleyeceğiz. Amerika'da aday belirleme süreçleri 2 sene, 2,5 sene önceden başlar.
Memleketin bu kadar derdi var, aday mı konuşacağız? Evet, Cumhuriyet Halk Partisi aynı anda birçok şeyi yapabilme kapasitesine sahip olmalı.
Efendim, tek adaylı seçimde neden oy kullanalım? Geçtiğimiz gün bir toplantıda Sayın Naci Ekşi’de söyledi. Dedi ki ‘Sene 89'da CHP'de Nurettin Sözen tek adaydı ve o zaman dediler ki "Ya hocam tek adaysın işte seni aday yapalım." Hayır demiş kardeşim. Sandığı getirir koyarsanız ön seçim olursa ben aday olurum demiş ve tek aday olarak ön seçime girmiş. Örgüt kendisi seçtiği için de çok güçlü sahiplenmiş meseleyi ve demiş ki: "Ben seçtim” 89'da biz çok büyük tarihi bir başarı elde ettik.
23 MART NEDİR ?
Bir başka şey de erken seçimi kaç kişi istiyor, bunu anlayacağız. Bizim 8.500 üyemiz var. Bakırköy'de 500 kişi sandığa giderse demek ki 500 CHP'li üye erken seçim istiyor. Ama 8.000 kişi giderse demek ki 8.000 CHP'li üye erken seçim istiyor.
23 Mart Türkiye'nin 2. Kurtuluş Mücadelesinin önemli adımlarından bir tanesi. Otoriterleşen, her gün baskıyı artıran iktidara karşı demokratik yöntemlerle bir cevap verme günü.
‘Kemalizim bir zehirdir, bu topraklardan gitmelidir ’ diyen Hüda Parlıları Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne getirip milletvekilleri yaptılar. 23 Mart o faşistlere, o gericilere cevap vermenin bir günüdür.
23 Mart Cumhuriyetin kurumlarını her gün geriye götürmeye çalışan, demokrasi bir tramvaydır, bu durakta biner, öbüründe inerim diyenlere yanıt verme günüdür.
23 Mart sadece Türkiye'ye değil dünyaya bir mesaj verme günüdür. Bütün dünyada sağcı, faşist, gerici, otoriter liderler göreve geliyor. Amerika'nın, Rusya'nın, İtalya’nın, Macaristan’ın başına otoriter, gerici faşist liderler yönetime geliyor. Hitler'in partisi Almanya'da ikinci oldu. Şimdi tam böyle bir dönemde kadim Anadolu topraklarından Avrupa ile Anadolu'nun birleşme noktasından bütün dünyaya bir mesaj 23 Mart. 23 Mart, bu otoriterleşmenin, gericiliğin, popülizmin karşısında, aydınlıkçı, ilerici, demokrat bir lideri, Cumhurbaşkanı adayı seçiyoruz demenin günüdür.
Bir de 23 Mart bir partinin öz evladına sahip çıkma günüdür. Benim gibi, Gizem başkan gibi ilçe başkanlığı yapmış, 2014'te AKP'nin elinden aldığımız tek belediye olan Beylikdüzü'nü almış, 2019'da İstanbul ellerinden almamış, yetmemiş bir daha almış, o da yetmemiş 2024'de bir daha ellerinden almış ve umut olmuş. E bu 23 Mart bir de bu Ekrem İmamoğlu'na sahip çıkma günüdür yani.
Bundan 102 yıl önce yurdun dört bir yanı işgal altındayken Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları bir an bile kararsızlığa kapılmadılar. Onların işi çok daha zordu. Bugünkünden 100 kat, 1000 kat daha büyük zorlukların içerisindeydiler. Bir ülke uçurumun kıyısındaydı. Bir halk yoksulluk ve sefaletle mücadele ediyordu. Atatürk ve arkadaşları bir an umutsuzluğa, karamsarlığa ya da korkuya kapılmadılar. Büyük bir cesaretle, umutla, inançla, kararlılıkla bir milim geri adım atmadan önce milli mücadeleyi gerçekleştirdiler. Sonra Cumhuriyeti ilan ettiler. Sonra da bu topraklara çok partili demokrasiyi emanet ettiler. Bugün de Atatürk'ün arkadaşlarına düşen şey bir an bile umutsuzluğa kapılmadan bu zalimliğin üzerine üzerine gitmek ve o korku duvarlarını yıkmaktır.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.