Berke Merter'den Tarihe Işık Tutan Bir Eser Daha

Gündem 24.12.2025 - 18:51, Güncelleme: 24.12.2025 - 22:52
 

Berke Merter'den Tarihe Işık Tutan Bir Eser Daha

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan süreçte sadece gayrimenkul zenginliğiyle değil, cami, çeşme, okul ve sağlık yapıları başta olmak üzere birçok hayır eseriyle İstanbul’un belleğinde önemli izler bırakan Merter ailesi, tarih ve kültür mirasına katkı sunmaya devam ediyor. Ailenin son kuşak temsilcisi olan iş insanı ve siyasetçi M. Berke Merter, daha önce tarihçi Mümin Yıldıztaş’la birlikte kaleme aldıkları “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Devlet ve Toplum Hizmetinde Bir Aile: Subaşızadeler” kitabının ardından, bu kez önemli bir tarihi belgeyi gün yüzüne çıkardı. Merter, halası Gülsen Bükülmez’in kendisine emanet ettiği, babasının I. Dünya Savaşı’nın Doğu Cephesi’ne dair tuttuğu günlükler ve aile arşivindeki fotoğraf albümünden yola çıkarak, Osmanlı Devleti’nin son resmî tarihçisi Vak’anüvis Ahmed Lütfi Efendi’ye ait “Hicaz Seyahatnâmesi” eserini tarihseverlerle buluşturdu.
Aile, nesiller boyunca sadece bürokraside üst düzey görevler üstlenmekle kalmamış, aynı zamanda kurtuluş mücadelesine hem maddi hem manevi olarak büyük destek sağlamıştı. 1911’de Balkan Savaşları ile başlayan zorlu dönemde, I. Dünya Savaşı ve Millî Mücadele yıllarında devletin yanında olan ve bu uğurda iki gemiyi doğrudan devlete tahsis eden Merter ailesi, bugün İstanbul’daki Merter semtine de adını vermiş durumda. Yayımlanan eser, sadece dönemin siyasi ve toplumsal yapısına dair önemli tanıklıklar sunmakla kalmıyor, aynı zamanda tarihsel hafızayı tazeleyecek nitelikte arşiv değeri taşıyor. Merter, hem kişisel hem ailesel tarih bilincini gelecek kuşaklara aktarmanın önemine dikkat çekerek, bu çalışmayı bir vefa ve sorumluluk projesi olarak değerlendirdiklerini belirtti. Tanıtım Marmara Üniversitesi’nde Gerçekleşti Eserin tanıtımı ve söyleşisi Marmara Üniversitesi Sultanahmet Külliyesi’nde gerçekleştirildi. Prof. Dr. İlber Ortaylı başta olmak üzere, programa tarih dünyasının önemli isimleri yoğun ilgi gösterdi. Moderatörlüğünü Doç. Dr. Tuğba Eray Biber’in üstlendiği etkinliğe, MSÜ Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu, Prof. Dr. Uğur Demir, araştırmacı Mümin Yıldıztaş ve Mehmet Berke Merter konuşmacı olarak katıldı. Programın moderatörlüğünü yapan Doç. Dr. Tuğba Eray Biber, eserin sadeleştirilmiş bir dile sahip olduğuna dikkat çekerek, "Okuması çok keyifli bir seyahatname." dedi. Programa katılan Prof. Dr. İlber Ortaylı, tarih okumanın önemine değinerek, Ahmed Lütfi Efendi'nin 19. yüzyılın en önemli 2 tarihçisinden biri olduğunu belirten Ortaylı, eserin okuyucuya kazandırılmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Tarihçilerden M. Berke Merter’e Övgü Söyleşide ilk sözü alan MSÜ Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu, tarihçiliğin iki temel kaynağı olduğunu belirtti: "Birincisi devlet arşivleri; ikincisi ise ailelerin elinde bulunan özel belgeler. Bu tür belgeler genellikle ya şahsi ilişkilerle ya da Berke Merter gibi tarihe ilgi duyan kişiler sayesinde gün yüzüne çıkıyor. Bu anlamda Merter’in katkısı çok kıymetli" dedi. Afyoncu, Ahmed Lütfi Efendi’nin Osmanlı'nın en uzun süre görev yapan vak’anüvisi olduğunu da vurgulayarak, yeni eserlerinin yayımlanmasını heyecanla beklediğini ifade etti. "Telif Haklarından Mahkemelik Olan İlk Tarihçi” Prof. Dr. Uğur Demir ise teknik değerlendirmelerinin ardından Ahmed Lütfi Efendi'nin 50 yaşından 90 yaşına kadar vak’anüvislik yaptığını belirterek ilginç bir detayı paylaştı: “Telif hakları nedeniyle mahkemelik olan ilk tarihçi Ahmed Lütfi Efendi’dir.” Demir ayrıca, araştırmaları sonucu bugüne kadar bilinmeyen beş yeni eserini daha gün yüzüne çıkardığını açıkladı. Berke Merter’den Osmanlı’ya ve Aile Mirasına Vurgu Etkinliğin ev sahibi M. Berke Merter, büyük büyük dedesi Ahmed Lütfi Efendi'nin hem tarihçi hem yüksek hâkim olarak Hicaz’da görev yapmasının, Osmanlı’nın adalet anlayışını gösterdiğini söyledi. Merter, Osmanlı’nın yerel yönetime halka söz hakkı tanımasının, dönemi için ileri bir uygulama olduğunu belirterek “Bugün Batı’nın bile yapamadığını Osmanlı gerçekleştirmiş” dedi. Kişisel etkilenimini de paylaşan Merter, dedesinin eşiyle birlikte Hicaz’a gitmesinin, o dönem kadına verilen değeri yansıttığını belirtti: “Bu, hem eşine duyduğu saygının hem de kadına bakış açısının bir göstergesi. Çok hoşuma gitti.” “Malzeme benden, tarih Mümin Yıldıztaş’tan” Yayın süreciyle ilgili olarak Merter, “Amatör bir tarihçi olarak bu belgeleri sağladım ama çalışmayı bir profesyonel gibi ele alan tarihçi Mümin Yıldıztaş’ın özverisiyle bu eser vücut buldu. Kendisine ve destek olan tüm hocalarıma teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı. “Hicaz Seyahatnâmesi”, yalnızca Osmanlı tarihine değil, aynı zamanda kişisel ve ailesel hafızaya da ışık tutan kıymetli bir kaynak olarak arşivlerdeki yerini aldı. Berke Merter, “Subaşızadeler” kitabının yayımlanmasının ardından babaannesinin abisinin kızı, merhum Gülşen Bükülmez halasının, ilk olarak babası yani büyük dayısının savaş hatıratlarını ve fotoğraf albümünü kendisine teslim ettiğini ifade etti. Merter, “Ardından, şimdiye kadar hiç ortaya çıkmamış Hicaz Seyahatnâmesi’ni de yayınlamam için bana takdim etti. Bu güveninden dolayı kendisine teşekkür ediyorum. Ancak kitabın basımını göremeden vefat etmesi beni çok üzdü” sözleriyle duygularını dile getirdi. “Subaşızadeler sıradan bir aile değil” Söylesinin son olarak konuşan Tarihçi Mümin Yıldıztaş, Subaşızadeler’in yalnızca bir aile tarihi olmadığını, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kadar devlet ve toplum hizmetinde bulunmuş bir soyun hikâyesi olduğunu vurguladı. Ailenin, Osmanlı Devleti yıkılmasın diye elini değil bedenini taşın altına koyduğunu belirten Yıldıztaş, “Osmanlı yıkıldıktan sonra da aynı iradeyle, Milli Mücadele'de ülkenin bekası için mücadele ettiler” dedi. Subaşızadeler’in sahip olduğu *Kirazlı ve Haznadar Çiftlikleri*nin, dönemin milis güçlerinin gizli buluşma noktası ve Anadolu’ya silah sevkiyatının merkezi olduğunu belirten Yıldıztaş, ailenin Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki hayır faaliyetlerine de dikkat çekti. Tarihe geçen hizmetler Yıldıztaş, aile üyelerinden Ahmet Merter’in kız kardeşi Naile Vesile Sağlam’ın Cumhuriyet’in ilk yıllarında kurulan hayırsever kuruluşlarda aktif görev aldığını, eşi Tevfik Sağlam Paşa’nın ise hem İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü yaptığını hem de ülke genelinde Verem Savaş Dernekleri ve dispanserlerinin kurulmasında öncü olduğunu aktardı. Sağlam Paşa’nın, I. Dünya Savaşı’nda Doğu Cephesi’nde binlerce askerin hayatını kurtaran tifo aşısını geliştirdiğini, böylece 3. Ordu’nun Ruslara karşı direncini koruduğunu belirten Göktaş, bunun tarihe düşülmesi gereken önemli bir not olduğunu ifade etti. Konuşmasının sonunda Yıldıztaş, Ahmed Lütfi Efendi Tarihi’nin de okuyucuya kazandırılması için Berke Merter’le birlikte yeni bir kitap çalışmasına başladıklarını duyurdu. Söyleşinin ardından katılımcılarla bir araya gelen M. Berke Merter, özellikle tarih bölümü öğrencilerinden gelen yoğun ilgi ve olumlu geri bildirimlerden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Etkinliğe katılanlarla sohbet eden Merter, öğrencilerle hatıra fotoğrafları çektirerek kitabını imzaladı.
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan süreçte sadece gayrimenkul zenginliğiyle değil, cami, çeşme, okul ve sağlık yapıları başta olmak üzere birçok hayır eseriyle İstanbul’un belleğinde önemli izler bırakan Merter ailesi, tarih ve kültür mirasına katkı sunmaya devam ediyor. Ailenin son kuşak temsilcisi olan iş insanı ve siyasetçi M. Berke Merter, daha önce tarihçi Mümin Yıldıztaş’la birlikte kaleme aldıkları “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Devlet ve Toplum Hizmetinde Bir Aile: Subaşızadeler” kitabının ardından, bu kez önemli bir tarihi belgeyi gün yüzüne çıkardı. Merter, halası Gülsen Bükülmez’in kendisine emanet ettiği, babasının I. Dünya Savaşı’nın Doğu Cephesi’ne dair tuttuğu günlükler ve aile arşivindeki fotoğraf albümünden yola çıkarak, Osmanlı Devleti’nin son resmî tarihçisi Vak’anüvis Ahmed Lütfi Efendi’ye ait “Hicaz Seyahatnâmesi” eserini tarihseverlerle buluşturdu.

Aile, nesiller boyunca sadece bürokraside üst düzey görevler üstlenmekle kalmamış, aynı zamanda kurtuluş mücadelesine hem maddi hem manevi olarak büyük destek sağlamıştı.

1911’de Balkan Savaşları ile başlayan zorlu dönemde, I. Dünya Savaşı ve Millî Mücadele yıllarında devletin yanında olan ve bu uğurda iki gemiyi doğrudan devlete tahsis eden Merter ailesi, bugün İstanbul’daki Merter semtine de adını vermiş durumda.

Yayımlanan eser, sadece dönemin siyasi ve toplumsal yapısına dair önemli tanıklıklar sunmakla kalmıyor, aynı zamanda tarihsel hafızayı tazeleyecek nitelikte arşiv değeri taşıyor. Merter, hem kişisel hem ailesel tarih bilincini gelecek kuşaklara aktarmanın önemine dikkat çekerek, bu çalışmayı bir vefa ve sorumluluk projesi olarak değerlendirdiklerini belirtti.

Tanıtım Marmara Üniversitesi’nde Gerçekleşti

Eserin tanıtımı ve söyleşisi Marmara Üniversitesi Sultanahmet Külliyesi’nde gerçekleştirildi. Prof. Dr. İlber Ortaylı başta olmak üzere, programa tarih dünyasının önemli isimleri yoğun ilgi gösterdi. Moderatörlüğünü Doç. Dr. Tuğba Eray Biber’in üstlendiği etkinliğe, MSÜ Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu, Prof. Dr. Uğur Demir, araştırmacı Mümin Yıldıztaş ve Mehmet Berke Merter konuşmacı olarak katıldı.

Programın moderatörlüğünü yapan Doç. Dr. Tuğba Eray Biber, eserin sadeleştirilmiş bir dile sahip olduğuna dikkat çekerek, "Okuması çok keyifli bir seyahatname." dedi.

Programa katılan Prof. Dr. İlber Ortaylı, tarih okumanın önemine değinerek, Ahmed Lütfi Efendi'nin 19. yüzyılın en önemli 2 tarihçisinden biri olduğunu belirten Ortaylı, eserin okuyucuya kazandırılmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Tarihçilerden M. Berke Merter’e Övgü

Söyleşide ilk sözü alan MSÜ Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu, tarihçiliğin iki temel kaynağı olduğunu belirtti: "Birincisi devlet arşivleri; ikincisi ise ailelerin elinde bulunan özel belgeler. Bu tür belgeler genellikle ya şahsi ilişkilerle ya da Berke Merter gibi tarihe ilgi duyan kişiler sayesinde gün yüzüne çıkıyor. Bu anlamda Merter’in katkısı çok kıymetli" dedi. Afyoncu, Ahmed Lütfi Efendi’nin Osmanlı'nın en uzun süre görev yapan vak’anüvisi olduğunu da vurgulayarak, yeni eserlerinin yayımlanmasını heyecanla beklediğini ifade etti.

"Telif Haklarından Mahkemelik Olan İlk Tarihçi”

Prof. Dr. Uğur Demir ise teknik değerlendirmelerinin ardından Ahmed Lütfi Efendi'nin 50 yaşından 90 yaşına kadar vak’anüvislik yaptığını belirterek ilginç bir detayı paylaştı: “Telif hakları nedeniyle mahkemelik olan ilk tarihçi Ahmed Lütfi Efendi’dir.” Demir ayrıca, araştırmaları sonucu bugüne kadar bilinmeyen beş yeni eserini daha gün yüzüne çıkardığını açıkladı.

Berke Merter’den Osmanlı’ya ve Aile Mirasına Vurgu

Etkinliğin ev sahibi M. Berke Merter, büyük büyük dedesi Ahmed Lütfi Efendi'nin hem tarihçi hem yüksek hâkim olarak Hicaz’da görev yapmasının, Osmanlı’nın adalet anlayışını gösterdiğini söyledi. Merter, Osmanlı’nın yerel yönetime halka söz hakkı tanımasının, dönemi için ileri bir uygulama olduğunu belirterek “Bugün Batı’nın bile yapamadığını Osmanlı gerçekleştirmiş” dedi.

Kişisel etkilenimini de paylaşan Merter, dedesinin eşiyle birlikte Hicaz’a gitmesinin, o dönem kadına verilen değeri yansıttığını belirtti: “Bu, hem eşine duyduğu saygının hem de kadına bakış açısının bir göstergesi. Çok hoşuma gitti.”

“Malzeme benden, tarih Mümin Yıldıztaş’tan”

Yayın süreciyle ilgili olarak Merter, “Amatör bir tarihçi olarak bu belgeleri sağladım ama çalışmayı bir profesyonel gibi ele alan tarihçi Mümin Yıldıztaş’ın özverisiyle bu eser vücut buldu. Kendisine ve destek olan tüm hocalarıma teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.

“Hicaz Seyahatnâmesi”, yalnızca Osmanlı tarihine değil, aynı zamanda kişisel ve ailesel hafızaya da ışık tutan kıymetli bir kaynak olarak arşivlerdeki yerini aldı.

Berke Merter, “Subaşızadeler” kitabının yayımlanmasının ardından babaannesinin abisinin kızı, merhum Gülşen Bükülmez halasının, ilk olarak babası yani büyük dayısının savaş hatıratlarını ve fotoğraf albümünü kendisine teslim ettiğini ifade etti. Merter, “Ardından, şimdiye kadar hiç ortaya çıkmamış Hicaz Seyahatnâmesi’ni de yayınlamam için bana takdim etti. Bu güveninden dolayı kendisine teşekkür ediyorum. Ancak kitabın basımını göremeden vefat etmesi beni çok üzdü” sözleriyle duygularını dile getirdi.

“Subaşızadeler sıradan bir aile değil”

Söylesinin son olarak konuşan Tarihçi Mümin Yıldıztaş, Subaşızadeler’in yalnızca bir aile tarihi olmadığını, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kadar devlet ve toplum hizmetinde bulunmuş bir soyun hikâyesi olduğunu vurguladı. Ailenin, Osmanlı Devleti yıkılmasın diye elini değil bedenini taşın altına koyduğunu belirten Yıldıztaş, “Osmanlı yıkıldıktan sonra da aynı iradeyle, Milli Mücadele'de ülkenin bekası için mücadele ettiler” dedi.

Subaşızadeler’in sahip olduğu *Kirazlı ve Haznadar Çiftlikleri*nin, dönemin milis güçlerinin gizli buluşma noktası ve Anadolu’ya silah sevkiyatının merkezi olduğunu belirten Yıldıztaş, ailenin Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki hayır faaliyetlerine de dikkat çekti.

Tarihe geçen hizmetler

Yıldıztaş, aile üyelerinden Ahmet Merter’in kız kardeşi Naile Vesile Sağlam’ın Cumhuriyet’in ilk yıllarında kurulan hayırsever kuruluşlarda aktif görev aldığını, eşi Tevfik Sağlam Paşa’nın ise hem İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü yaptığını hem de ülke genelinde Verem Savaş Dernekleri ve dispanserlerinin kurulmasında öncü olduğunu aktardı.

Sağlam Paşa’nın, I. Dünya Savaşı’nda Doğu Cephesi’nde binlerce askerin hayatını kurtaran tifo aşısını geliştirdiğini, böylece 3. Ordu’nun Ruslara karşı direncini koruduğunu belirten Göktaş, bunun tarihe düşülmesi gereken önemli bir not olduğunu ifade etti.

Konuşmasının sonunda Yıldıztaş, Ahmed Lütfi Efendi Tarihi’nin de okuyucuya kazandırılması için Berke Merter’le birlikte yeni bir kitap çalışmasına başladıklarını duyurdu.

Söyleşinin ardından katılımcılarla bir araya gelen M. Berke Merter, özellikle tarih bölümü öğrencilerinden gelen yoğun ilgi ve olumlu geri bildirimlerden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Etkinliğe katılanlarla sohbet eden Merter, öğrencilerle hatıra fotoğrafları çektirerek kitabını imzaladı.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yurt-haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.