15.Fotoğraf Yarışması

Dervişoğlu, Saltanat Şurası’nı hatırlattı komisyona tepki gösterdi

Gündem 05.08.2025 - 14:54, Güncelleme: 05.08.2025 - 15:02
 

Dervişoğlu, Saltanat Şurası’nı hatırlattı komisyona tepki gösterdi

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Sözcü TV'de gündeme dair soruları yanıtladı. 1920 yılında kurulmuş Saltanat Şurası ve süreçle ilgili kurulan komisyonun benzerliklerine işaret eden Dervişoğlu, “Bu Sevr’in dayatmasıdır. Bu emperyalizmin 100 yıllık hayalinin Büyük Ortadoğu Projesi adına devreye sokulmasıdır. Türkiye’de üniter devlet yapısının zaafa uğratılması, vatandaşlık tanımının yok edilmesine yönelik kurgulanmış bir suikasttır” dedi.
 Ahmet Hakan’ın köşe yazısındaki ifadelere tek tek yanıt veren Dervişoğlu, “Bana siyasi yol haritası tanzim etmeye nereden kalkıyor. Tarih bilincini mi yitirdi bunlar?” diye sordu. Parlamenter demokratik sisteme geçilmesi gerektiğini de vurgulayan Dervişoğlu, muhalefetin bu kapsamda ortak bir cumhurbaşkanı adayında birleşmek durumunda olduğunu ekledi. İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Sözcü TV ekranlarında Özlem Gürses’in gündeme dair sorularını yanıtladı. “Çok ciddi bir ekonomik kriz var” Ekonomiye dair değerlendirmelerde bulunan Dervişoğlu, “Türkiye’de yolunda giden hiçbir şey olmadığı gibi gerçek gündemleri gölgeleyen birtakım tartışmalar da kamuoyunu meşgul ediyor. Benim yaptığım tüm ziyaretlerde gözlemlediğim ise son derece ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıya bulunduğumuzdur. Emeklinin, sabit gelirlinin asgari ücretlinin durumunu tartışmaya bile gerek yok. Bırakın yoksulluk sınırını açlık sınırının da altında yaşıyorlar” dedi. “İktidar, çözümler için verdiğimiz önergeleri reddediyor” Ekonomik alanda beklentilerini karşılayabilen tek bir vatandaşla karşılaşmadığına işaret eden Dervişoğlu, “Herkes bize sıkıntılarını anlatıyor. TBMM’de verdiğimiz mücadele ile hem bu sorunları gündemde sıcak tutuyoruz hem de çözümü için birtakım araştırmaların yapılması noktasında gayret sarf ediyoruz. Bu kapsamda 28. dönemde 533 araştırma önergesi verdik. Sorunların çözümüne yönelik kanun teklifleri de var. Bunların tamamı iktidar tarafından reddedildi” ifadesini kullandı. “Türkiye’nin kaderi tek bir adamın iki dudağı arasına terk edildi” Sorunları öteleyen ve kendi ikbalini ise önceleyen bir yönetim anlayışı olduğunu savunan Dervişoğlu, “Teslim aldığımız gibi bir Türkiye’yi kendimizden sonraki nesillere bırakamıyoruz. Ne yaptık da bu hale geldik sorunun cevabının doğru anlaşılması gerekiyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Türkiye’deki bütün denetimi ve kontrolü yok etti. Türkiye’nin kaderi tek bir adamın ve onun çevresinin iki dudağı arasından çıkacak kelama terk edildi. Bugün yaşadığımız olumsuzlukların tamamı devletin zaafa düşürülmesinden kaynaklı” şeklinde konuştu. “Hükümet yarı başkanlığı konuşuyorsa, bu sistemin olumsuzluklarının farkına varmıştır” Parlamenter demokratik sisteme geçilmesine gerektiğine işaret eden Dervişoğlu, “Hem TBMM’nin uğraşması gereken hem de Türkiye’yi yönettiğini iddia eden kişilerin şapkayı önlerine koyup düşünmesi gereken konu budur. (Yarı başkanlık) Mevcut yönetimin denetlenmesini mümkün kılacak bir anayasal düzenlemeye ihtiyaç varsa onların üzerinde de konuşulabilir. Hükümet zaten kendi içinde yarı başkanlık sistemini konuşuyorsa, bu sistemin olumsuzluklarının farkına varmıştır demektir.” değerlendirmesini yaptı. “Sistemden kurtulmak için ortak bir cumhurbaşkanı adayında birleşmek durumundayız” Bütünleşik muhalefet tanımına değinen Dervişoğlu, “Sembolde, söylemde, kararda, eylemde birleşmenin ortak bir yolunun bulunmasının, Türkiye’nin geleceği açısından vazgeçilmez bir mecburiyet olduğunu dile getirdim. Ancak siyasi partilerin karar mekanizmaları ve yol haritaları var. Bunlar zaman zaman bizi hedeflerden de uzaklaştırıyor gibi görünebilir. Ancak biz İYİ Parti olarak bir şeye çok özen gösteriyoruz. Bunun adı muhalefetin sinerjisine zarar vermemektir. Eğer genel seçimlerden önce sistem değişikliği yapılmayacaksa muhalefetin cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sembolde, söylemde, eylemde birleşerek bu sistemden kurtulmanın yolunu araması mecburidir diyoruz. Sistemden kurtulmak için ortak bir cumhurbaşkanı adayında birleşmek durumundayız ama sistemin doğru yönetilmesini temin etmek için de güçlü bir parlamentoya ihtiyacımız olduğu gerçeğinden hareketle İYİ Parti’nin güçlü bir şekilde temsil edilmesinin önünü açmalıyız.” dedi. Altını masa süreci: “Seçim kaybedildiyse doğru olduğunu söylemek mümkün değil” Anayasa’ya göre bir kişinin en fazla 2 kez cumhurbaşkanı seçilebilmesine rağmen Recep Tayyip Erdoğan’ın 3 kez göreve geldiğini ve 4. kez seçilmek istediğini savunan Dervişoğlu, altını masa sürecinin hatırlatılması üzerine “Genel anlamıyla biz buna itiraz ettik ama şöyle bir şey oldu. Türkiye’de siyasi gerginlik yaşanmaması ve Erdoğan’ın seçimle yenilerek gönderilmesi tercihinin doğru olduğu söylendi. Oysa böyle bir hakkınız yok. Bir takım siyasi kurgular ve kapı arkasında konuşularak karar bağlanmış bazı işler Türkiye’yi göz göre büyük bir sıkıntının içine sürükledi. Masanın bileşenlerinin doğru seçilip seçilmesi noktasında da kendi aramızda tartıştık. Doğru kurulmuş, uygulanmış olsaydı doğru bir netice alınırdı. O seçim kaybedildiyse yapılan işlerin doğru olduğunu söyleyebilmek mümkün değil” şeklinde konuştu. “Herkesin yoğurt yemesi farklıdır” Kurucu Genel Başkan Meral Akşener ile görüşüp görüşmediği sorulan Dervişoğlu, “Siyaseten görüşmüyoruz ama bayramlarda, anneler gününde, babalar gününde, yaş günlerinde görüşüyoruz. Bir ihtiyaç hasıl olursa karşılıklı görüş alışverişinde bulunmamızın bir mahsuru yok. Kurucu Genel Başkanımıza karşı aday olup kongrede kazanmadım. Onunla siyasi bir itilafım olmadığı gibi çatışma da söz konusu değildir. Ancak açıkça söyleyebilirim ki, benim yoğurt yiyişim farklıdır. Herkesin yoğurt yiyişi farklı olduğu gibi” ifadesini kullandı. “Omuzlarımızda Türkiye’yi birleştirmek gibi tarihi bir sorumluluk var” Milliyetçilerin bir ittifak içinde birleşme olasılığı sorulan Dervişoğlu, “Millet siyasi partilere Türkiye’yi birleştirme görevi veriyor. Milliyetçiler zaten bir ve birlikte olmak durumundadır. Ancak Türkiye’nin sağcısıyla solcusu, Alevi’siyle Sünni’si, Kürt’ü ile Türkmen’i birleşmelidir. Onları birleştirecek bir siyasi irade ortaya konmalıdır. Dolayısıyla kendimi milliyetçileri birleştirmekle sorumlu görmüyorum. Ben, Türkiye’yi birleştirmek gibi tarihi bir sorumluluğun omuzlarımıza yüklendiği kanaatini taşıyorum” değerlendirmesini yaptı. Bahçeli’nin önerisine tepki MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, Kürt ve Alevi cumhurbaşkanı yardımcıları olsun şeklindeki önerisi hatırlatılan Dervişoğlu, “Bu son derece tehlikeli. Cumhurbaşkanı yardımcılarının etnik köken üzerinden belirlenmiş olması halini Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş felsefesi ile bağdaştıramıyorum. Bu Türkiye’yi doğrudan doğruya Lübnanlaştırmak, Suriyelileştirmek anlamına gelir. Biz üniter ve ulus devletiz. Bizi diğer ülkelerden ayıran en önemli vasfımız milli kimliğimiz ve vatandaşlık tanımızdır. Bu bizi tehlikelerden uzak tutmuştur. Buna korumak yerine temsiliyet jestleri bahşediyor gibi öneriler yapılması Türkiye’nin ulus devlet vasfını ve vatandaşlık tanımını zaafa uğratır.” dedi. “Aday belirleme çalışması yapmadık” İYİ Parti’nin cumhurbaşkanı adayı olarak Mansur Yavaş isminin öne çıktığı bir köşe yazısı hatırlatılan Dervişoğlu, “Herhangi bir aday belirleme çalışması yapmadık. Seçim zamanına daha var. Bunlar taze tartışmalar değil. Cumhurbaşkanlığı seçiminin öncesinde muhalefet partilerinin ortak bir şahısta buluşması gerekiyor. Bu sistemden kurtulmak kararlılığıyla bir sembolde birleşmek gerekiyor. Hedefimiz parlamenter demokratik sistem olduğu için siyasi partilerin de kendi güçleriyle Meclis’te temsilinin önünün açılmasından bahsediyorum” yanıtını verdi. “Komisyondan anayasa talebi çıkmaz” Yarı başkanlık sistemi tartışmalarının komisyonda gündeme gelebileceği yönündeki iddiaya değinen Dervişoğlu, “Bu durum pazarlık yapılabilir konu başlıklarını hükümetin önüne koymak anlamına geliyor. ‘İstediklerimi yaparsan senin istediklerinin yapılmasını uygun hale getirebilirim’ türünden bir görüşmenin kapı arkasında yaşandığına işaret ediyor. Bu muhalefetin sinerjisine zarar verir. Meclis bu haliyle anayasa yapamaz. Bu komisyondan bir anayasa talebi çıkmaz. Bu komisyonun kuruluşu, amacı, hedefi, süresi noktasında belirlenmiş bir şey yok. Bu komisyon birtakım telkinlere bağlı olarak dayatılarak kurulmuştur. Katılmamamızın gerekçesi de budur” şeklinde konuştu. “Erdoğan’ın adaylığının önünü açmak siyaseten etik değil” “Aklınızdaki isim Mansur Yavaş mı” sorusuna Dervişoğlu, “Buna tek başıma karar veremem. CHP adayını belirlerken tek başına karar alma tercihinde bulundu. Ben bunu konjektöre bağlıyorum, zorunluluktan kaynaklanmış olabilir. Anlayışla yaklaşıyorum ama adayın belirlenebilmesi için seçim takviminin de somutlaşması gerekirdi. Bazı yanlış uygulamalar iktidara seçimin takvimini belirleme hakkın da vermiş olabilir. Anayasa’nın 2 kez aday olabilir dediği biri 3 kez aday olmuş ve 4. kez adaylığının önünü açmak siyaseten etik değildir. Anayasa’nın arkasından dolanmak anlamına gelir” ifadesini kullandı. Ahmet Hakan’a tek tek yanıt verdi Ahmet Hakan’ın “Müsavat Bey’in ikna etmesi şart” başlıklı köşe yazısındaki “Terör örgütünün kendini feshetmesinin ülkemize zararı nedir?” sorusuna yanıt veren Dervişoğlu, “Hiçbir zararı yok. Keşke feshetse ama fesih diye tarif ettikleri şey bir senaryodan ibaret. O seremonide 30 tüfek yakılmıştır ama Suriye’nin kuzeyinde ABD’nin eğittiği ve silah bırakmama iradesi sergileyen PKK’nın uzantısı olarak Erdoğan tarafından tescil edilmiş PYD-YPG diye bir örgüt vardır. Terör örgütü keşke kendisini feshetse. 30 teröristin silah bırakması PYD-YPG’nin, Irak’taki PÇDK’nın, İran’daki PJAK’ın kendini feshetmesi anlamına gelmiyor. Aynı köşe yazısındaki “Silahların bırakılması güzel bir şey değil mi?” sorusuna ise “ABD’nin eğittiği bir orduya silahlarınızı bırakın tavsiyesinde bulunuyorsunuz. Bunun gerçekleşeceğine nereden inanıyorsunuz da işgal ettiğiniz köşelerden kalem sallıyorsunuz” yanıtını veren Dervişoğlu, “Tabii ki şehitler gelmesin, analar ağlamasın ama biz bunu geçmiş dönemde de yaptığımızda hendek eylemlerinde 800’ü aşkın evladımızı kaybettik. Ben anaların ağlamamasını Ahmet Hakan’dan az isteyebilir miyim?” diye ekledi. Köşe yazısında İngiltere ve İtalya örneklerinin de verildiği hatırlatılan Dervişoğlu, Türkiye’nin jeopolitik konumuna işaret ederek yanıt verdi. “Tom Barrack’ın istenmeyen kişi ilan edilmesi gerekir” Türkiye’nin bir dayatma ile karşı karşıya bırakıldığını savunan Dervişoğlu, “ABD Büyükelçisi’nin, Ortadoğu’daki ulus devletleri düşman olarak gördüğü bir süreçten geçiyoruz. Ulus devletler, Büyük Ortadoğu Projesi’nin en büyük engeli olarak görülüyor. Buna karşı adımlar atılmasının kararlılığı sergileniyor. Kırbaçtan, kamçıdan bahsediyor. Türkiye, doğru insanlarla idare ediliyor olsa bu kişinin istenmeyen kişi olarak ilan edilmesi gerekir” dedi. “Üniter devlet yapımızın ve vatandaşlık tanımımızın kaybedilmesini mi istiyorlar?” 1920 yılında kurulmuş Saltanat Şurası ile süreçle ilgili kurulan komisyonun benzerliklerine işaret eden Dervişoğlu, “Bu Sevr’in dayatmasıdır. Bu emperyalizmin 100 yıllık hayalinin Büyük Ortadoğu Projesi adına devreye sokulmasıdır. Türkiye’de üniter devlet yapısının zaafa uğratılması, vatandaşlık tanımının yok edilmesine yönelik kurgulanmış bir suikasttır. Yaşadığımız coğrafyada bizi komşu ülkelerden ayıran özelliğimiz üniter devlet vasfımız ve vatandaşlık tanımımızdır. Dışişleri Bakanı, ‘3. Dünya Savaşı fiilen başlamıştır’ diyor. Dünyada başlayan bir savaşın öncesinde bizi topraklarımızda bir ve bütün tutan üniter devlet yapımızı ve vatandaşlık tanımımızı kaybedelim mi istiyorlar? Bu nasıl bir aymazlık? Türk milletini savaş öncesinde felakete götürecek nasıl bir melun planlamadır, nasıl bir kalkışmadır?” ifadesini kullandı. “Bu durum İmamoğlu ve Öcalan’ı eşitlemek anlamına gelir” Af konusundaki görüşleri sorulan Dervişoğlu, “Kader kurbanları için bir affın gerçekleşmesini mümkün görürüz ama ihanet affedilmez. Bu süreçte gündeme geliyor ama içerideki PKK’lıları zaten salıyorlar. Gariban cezaevinde yatıyor ama Öcalan’ın yanından Veysi Aktaş denilen eli kanlı cani serbest bırakılıyor. (CHP’den benzer tahliyeler bekler misiniz?) Böyle bir düzenleme ile son derece yanlış olur. Tuncer Bakırhan bir açıklamasında ‘Bu komisyona katılın, İmamoğlu’nun çıkmasını temin edin’ demeye yönelik bir şey. İmamoğlu ile Öcalan’ı eşitlemektir bu. İkisini aynı noktaya taşırsanız bu emellere hizmet etmiş olursunuz.” şeklinde konuştu.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Sözcü TV'de gündeme dair soruları yanıtladı. 1920 yılında kurulmuş Saltanat Şurası ve süreçle ilgili kurulan komisyonun benzerliklerine işaret eden Dervişoğlu, “Bu Sevr’in dayatmasıdır. Bu emperyalizmin 100 yıllık hayalinin Büyük Ortadoğu Projesi adına devreye sokulmasıdır. Türkiye’de üniter devlet yapısının zaafa uğratılması, vatandaşlık tanımının yok edilmesine yönelik kurgulanmış bir suikasttır” dedi.

 Ahmet Hakan’ın köşe yazısındaki ifadelere tek tek yanıt veren Dervişoğlu, “Bana siyasi yol haritası tanzim etmeye nereden kalkıyor. Tarih bilincini mi yitirdi bunlar?” diye sordu.

Parlamenter demokratik sisteme geçilmesi gerektiğini de vurgulayan Dervişoğlu, muhalefetin bu kapsamda ortak bir cumhurbaşkanı adayında birleşmek durumunda olduğunu ekledi.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Sözcü TV ekranlarında Özlem Gürses’in gündeme dair sorularını yanıtladı.

“Çok ciddi bir ekonomik kriz var”

Ekonomiye dair değerlendirmelerde bulunan Dervişoğlu, “Türkiye’de yolunda giden hiçbir şey olmadığı gibi gerçek gündemleri gölgeleyen birtakım tartışmalar da kamuoyunu meşgul ediyor. Benim yaptığım tüm ziyaretlerde gözlemlediğim ise son derece ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıya bulunduğumuzdur. Emeklinin, sabit gelirlinin asgari ücretlinin durumunu tartışmaya bile gerek yok. Bırakın yoksulluk sınırını açlık sınırının da altında yaşıyorlar” dedi.

“İktidar, çözümler için verdiğimiz önergeleri reddediyor” Ekonomik alanda beklentilerini karşılayabilen tek bir vatandaşla karşılaşmadığına işaret eden Dervişoğlu, “Herkes bize sıkıntılarını anlatıyor. TBMM’de verdiğimiz mücadele ile hem bu sorunları gündemde sıcak tutuyoruz hem de çözümü için birtakım araştırmaların yapılması noktasında gayret sarf ediyoruz. Bu kapsamda 28. dönemde 533 araştırma önergesi verdik.

Sorunların çözümüne yönelik kanun teklifleri de var. Bunların tamamı iktidar tarafından reddedildi” ifadesini kullandı.

“Türkiye’nin kaderi tek bir adamın iki dudağı arasına terk edildi”

Sorunları öteleyen ve kendi ikbalini ise önceleyen bir yönetim anlayışı olduğunu savunan Dervişoğlu, “Teslim aldığımız gibi bir Türkiye’yi kendimizden sonraki nesillere bırakamıyoruz. Ne yaptık da bu hale geldik sorunun cevabının doğru anlaşılması gerekiyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Türkiye’deki bütün denetimi ve kontrolü yok etti. Türkiye’nin kaderi tek bir adamın ve onun çevresinin iki dudağı arasından çıkacak kelama terk edildi. Bugün yaşadığımız olumsuzlukların tamamı devletin zaafa düşürülmesinden kaynaklı” şeklinde konuştu.

“Hükümet yarı başkanlığı konuşuyorsa, bu sistemin olumsuzluklarının farkına varmıştır” Parlamenter demokratik sisteme geçilmesine gerektiğine işaret eden Dervişoğlu, “Hem TBMM’nin uğraşması gereken hem de Türkiye’yi yönettiğini iddia eden kişilerin şapkayı önlerine koyup düşünmesi gereken konu budur. (Yarı başkanlık) Mevcut yönetimin denetlenmesini mümkün kılacak bir anayasal düzenlemeye ihtiyaç varsa onların üzerinde de konuşulabilir. Hükümet zaten kendi içinde yarı başkanlık sistemini konuşuyorsa, bu sistemin olumsuzluklarının farkına varmıştır demektir.” değerlendirmesini yaptı.

“Sistemden kurtulmak için ortak bir cumhurbaşkanı adayında birleşmek durumundayız”

Bütünleşik muhalefet tanımına değinen Dervişoğlu, “Sembolde, söylemde, kararda, eylemde birleşmenin ortak bir yolunun bulunmasının, Türkiye’nin geleceği açısından vazgeçilmez bir mecburiyet olduğunu dile getirdim. Ancak siyasi partilerin karar mekanizmaları ve yol haritaları var. Bunlar zaman zaman bizi hedeflerden de uzaklaştırıyor gibi görünebilir. Ancak biz İYİ Parti olarak bir şeye çok özen gösteriyoruz. Bunun adı muhalefetin sinerjisine zarar vermemektir. Eğer genel seçimlerden önce sistem değişikliği yapılmayacaksa muhalefetin cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sembolde, söylemde, eylemde birleşerek bu sistemden kurtulmanın yolunu araması mecburidir diyoruz. Sistemden kurtulmak için ortak bir cumhurbaşkanı adayında birleşmek durumundayız ama sistemin doğru yönetilmesini temin etmek için de güçlü bir parlamentoya ihtiyacımız olduğu gerçeğinden hareketle İYİ Parti’nin güçlü bir şekilde temsil edilmesinin önünü açmalıyız.” dedi.

Altını masa süreci: “Seçim kaybedildiyse doğru olduğunu söylemek mümkün değil”

Anayasa’ya göre bir kişinin en fazla 2 kez cumhurbaşkanı seçilebilmesine rağmen Recep Tayyip Erdoğan’ın 3 kez göreve geldiğini ve 4. kez seçilmek istediğini savunan Dervişoğlu, altını masa sürecinin hatırlatılması üzerine “Genel anlamıyla biz buna itiraz ettik ama şöyle bir şey oldu. Türkiye’de siyasi gerginlik yaşanmaması ve Erdoğan’ın seçimle yenilerek gönderilmesi tercihinin doğru olduğu söylendi. Oysa böyle bir hakkınız yok. Bir takım siyasi kurgular ve kapı arkasında konuşularak karar bağlanmış bazı işler Türkiye’yi göz göre büyük bir sıkıntının içine sürükledi. Masanın bileşenlerinin doğru seçilip seçilmesi noktasında da kendi aramızda tartıştık. Doğru kurulmuş, uygulanmış olsaydı doğru bir netice alınırdı. O seçim kaybedildiyse yapılan işlerin doğru olduğunu söyleyebilmek mümkün değil” şeklinde konuştu.

“Herkesin yoğurt yemesi farklıdır”

Kurucu Genel Başkan Meral Akşener ile görüşüp görüşmediği sorulan Dervişoğlu, “Siyaseten görüşmüyoruz ama bayramlarda, anneler gününde, babalar gününde, yaş günlerinde görüşüyoruz. Bir ihtiyaç hasıl olursa karşılıklı görüş alışverişinde bulunmamızın bir mahsuru yok. Kurucu Genel Başkanımıza karşı aday olup kongrede kazanmadım. Onunla siyasi bir itilafım olmadığı gibi çatışma da söz konusu değildir. Ancak açıkça söyleyebilirim ki, benim yoğurt yiyişim farklıdır. Herkesin yoğurt yiyişi farklı olduğu gibi” ifadesini kullandı.

“Omuzlarımızda Türkiye’yi birleştirmek gibi tarihi bir sorumluluk var”

Milliyetçilerin bir ittifak içinde birleşme olasılığı sorulan Dervişoğlu, “Millet siyasi partilere Türkiye’yi birleştirme görevi veriyor. Milliyetçiler zaten bir ve birlikte olmak durumundadır. Ancak Türkiye’nin sağcısıyla solcusu, Alevi’siyle Sünni’si, Kürt’ü ile Türkmen’i birleşmelidir. Onları birleştirecek bir siyasi irade ortaya konmalıdır. Dolayısıyla kendimi milliyetçileri birleştirmekle sorumlu görmüyorum. Ben, Türkiye’yi birleştirmek gibi tarihi bir sorumluluğun omuzlarımıza yüklendiği kanaatini taşıyorum” değerlendirmesini yaptı.

Bahçeli’nin önerisine tepki

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, Kürt ve Alevi cumhurbaşkanı yardımcıları olsun şeklindeki önerisi hatırlatılan Dervişoğlu, “Bu son derece tehlikeli. Cumhurbaşkanı yardımcılarının etnik köken üzerinden belirlenmiş olması halini Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş felsefesi ile bağdaştıramıyorum. Bu Türkiye’yi doğrudan doğruya Lübnanlaştırmak, Suriyelileştirmek anlamına gelir. Biz üniter ve ulus devletiz. Bizi diğer ülkelerden ayıran en önemli vasfımız milli kimliğimiz ve vatandaşlık tanımızdır. Bu bizi tehlikelerden uzak tutmuştur. Buna korumak yerine temsiliyet jestleri bahşediyor gibi öneriler yapılması Türkiye’nin ulus devlet vasfını ve vatandaşlık tanımını zaafa uğratır.” dedi.

“Aday belirleme çalışması yapmadık”

İYİ Parti’nin cumhurbaşkanı adayı olarak Mansur Yavaş isminin öne çıktığı bir köşe yazısı hatırlatılan Dervişoğlu, “Herhangi bir aday belirleme çalışması yapmadık. Seçim zamanına daha var. Bunlar taze tartışmalar değil. Cumhurbaşkanlığı seçiminin öncesinde muhalefet partilerinin ortak bir şahısta buluşması gerekiyor. Bu sistemden kurtulmak kararlılığıyla bir sembolde birleşmek gerekiyor. Hedefimiz parlamenter demokratik sistem olduğu için siyasi partilerin de kendi güçleriyle Meclis’te temsilinin önünün açılmasından bahsediyorum” yanıtını verdi. “Komisyondan anayasa talebi çıkmaz”

Yarı başkanlık sistemi tartışmalarının komisyonda gündeme gelebileceği yönündeki iddiaya değinen Dervişoğlu, “Bu durum pazarlık yapılabilir konu başlıklarını hükümetin önüne koymak anlamına geliyor. ‘İstediklerimi yaparsan senin istediklerinin yapılmasını uygun hale getirebilirim’ türünden bir görüşmenin kapı arkasında yaşandığına işaret ediyor. Bu muhalefetin sinerjisine zarar verir. Meclis bu haliyle anayasa yapamaz. Bu komisyondan bir anayasa talebi çıkmaz. Bu komisyonun kuruluşu, amacı, hedefi, süresi noktasında belirlenmiş bir şey yok. Bu komisyon birtakım telkinlere bağlı olarak dayatılarak kurulmuştur. Katılmamamızın gerekçesi de budur” şeklinde konuştu.

“Erdoğan’ın adaylığının önünü açmak siyaseten etik değil”

“Aklınızdaki isim Mansur Yavaş mı” sorusuna Dervişoğlu, “Buna tek başıma karar veremem. CHP adayını belirlerken tek başına karar alma tercihinde bulundu. Ben bunu konjektöre bağlıyorum, zorunluluktan kaynaklanmış olabilir. Anlayışla yaklaşıyorum ama adayın belirlenebilmesi için seçim takviminin de somutlaşması gerekirdi. Bazı yanlış uygulamalar iktidara seçimin takvimini belirleme hakkın da vermiş olabilir. Anayasa’nın 2 kez aday olabilir dediği biri 3 kez aday olmuş ve 4. kez adaylığının önünü açmak siyaseten etik değildir. Anayasa’nın arkasından dolanmak anlamına gelir” ifadesini kullandı.

Ahmet Hakan’a tek tek yanıt verdi

Ahmet Hakan’ın “Müsavat Bey’in ikna etmesi şart” başlıklı köşe yazısındaki “Terör örgütünün kendini feshetmesinin ülkemize zararı nedir?” sorusuna yanıt veren Dervişoğlu, “Hiçbir zararı yok. Keşke feshetse ama fesih diye tarif ettikleri şey bir senaryodan ibaret. O seremonide 30 tüfek yakılmıştır ama Suriye’nin kuzeyinde ABD’nin eğittiği ve silah bırakmama iradesi sergileyen PKK’nın uzantısı olarak Erdoğan tarafından tescil edilmiş PYD-YPG diye bir örgüt vardır. Terör örgütü keşke kendisini feshetse. 30 teröristin silah bırakması PYD-YPG’nin, Irak’taki PÇDK’nın, İran’daki PJAK’ın kendini feshetmesi anlamına gelmiyor.

Aynı köşe yazısındaki “Silahların bırakılması güzel bir şey değil mi?” sorusuna ise “ABD’nin eğittiği bir orduya silahlarınızı bırakın tavsiyesinde bulunuyorsunuz. Bunun gerçekleşeceğine nereden inanıyorsunuz da işgal ettiğiniz köşelerden kalem sallıyorsunuz” yanıtını veren Dervişoğlu, “Tabii ki şehitler gelmesin, analar ağlamasın ama biz bunu geçmiş dönemde de yaptığımızda hendek eylemlerinde 800’ü aşkın evladımızı kaybettik. Ben anaların ağlamamasını Ahmet Hakan’dan az isteyebilir miyim?” diye ekledi.

Köşe yazısında İngiltere ve İtalya örneklerinin de verildiği hatırlatılan Dervişoğlu, Türkiye’nin jeopolitik konumuna işaret ederek yanıt verdi.

“Tom Barrack’ın istenmeyen kişi ilan edilmesi gerekir”

Türkiye’nin bir dayatma ile karşı karşıya bırakıldığını savunan Dervişoğlu, “ABD Büyükelçisi’nin, Ortadoğu’daki ulus devletleri düşman olarak gördüğü bir süreçten geçiyoruz. Ulus devletler, Büyük Ortadoğu Projesi’nin en büyük engeli olarak görülüyor. Buna karşı adımlar atılmasının kararlılığı sergileniyor. Kırbaçtan, kamçıdan bahsediyor. Türkiye, doğru insanlarla idare ediliyor olsa bu kişinin istenmeyen kişi olarak ilan edilmesi gerekir” dedi.

“Üniter devlet yapımızın ve vatandaşlık tanımımızın kaybedilmesini mi istiyorlar?”

1920 yılında kurulmuş Saltanat Şurası ile süreçle ilgili kurulan komisyonun benzerliklerine işaret eden Dervişoğlu, “Bu Sevr’in dayatmasıdır. Bu emperyalizmin 100 yıllık hayalinin Büyük Ortadoğu Projesi adına devreye sokulmasıdır. Türkiye’de üniter devlet yapısının zaafa uğratılması, vatandaşlık tanımının yok edilmesine yönelik kurgulanmış bir suikasttır. Yaşadığımız coğrafyada bizi komşu ülkelerden ayıran özelliğimiz üniter devlet vasfımız ve vatandaşlık tanımımızdır. Dışişleri Bakanı, ‘3. Dünya Savaşı fiilen başlamıştır’ diyor. Dünyada başlayan bir savaşın öncesinde bizi topraklarımızda bir ve bütün tutan üniter devlet yapımızı ve vatandaşlık tanımımızı kaybedelim mi istiyorlar? Bu nasıl bir aymazlık? Türk milletini savaş öncesinde felakete götürecek nasıl bir melun planlamadır, nasıl bir kalkışmadır?” ifadesini kullandı.

“Bu durum İmamoğlu ve Öcalan’ı eşitlemek anlamına gelir”

Af konusundaki görüşleri sorulan Dervişoğlu, “Kader kurbanları için bir affın gerçekleşmesini mümkün görürüz ama ihanet affedilmez. Bu süreçte gündeme geliyor ama içerideki PKK’lıları zaten salıyorlar. Gariban cezaevinde yatıyor ama Öcalan’ın yanından Veysi Aktaş denilen eli kanlı cani serbest bırakılıyor. (CHP’den benzer tahliyeler bekler misiniz?) Böyle bir düzenleme ile son derece yanlış olur. Tuncer Bakırhan bir açıklamasında ‘Bu komisyona katılın, İmamoğlu’nun çıkmasını temin edin’ demeye yönelik bir şey. İmamoğlu ile Öcalan’ı eşitlemektir bu. İkisini aynı noktaya taşırsanız bu emellere hizmet etmiş olursunuz.” şeklinde konuştu.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yurt-haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.