YAŞANABİLİR VE SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR DÜNYA İÇİN ÇALIŞMALARIMIZA DEVAM EDECEĞİZ!
YAŞANABİLİR VE SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR DÜNYA İÇİN ÇALIŞMALARIMIZA DEVAM EDECEĞİZ!
Bundan tam 30 yıl önce, ülkemizin ve yaşadığımız yerin, doğasını, doğal kaynaklarını ve kamu alanlarını korumak amacıyla Prof. Ünsal Domaniç ve Ülker Durukan öncülüğünde, çevreye duyarlı 15 Ataköylü site sakininin kurduğu Çevre Dostları Derneği, yeni sezon lansmanı ve açılış toplantısını gerçekleştirdi. Orman Mühendisi Hüseyin Birinci’nin konuşmacı olduğu toplantıda konuşan Başkan Ülker Durukan,doğa ile insan arasında bozulan doğal dengenin yeniden tesisini sağlamak, toplumdaki çevre ve ahlâk bilincini arttırmak, yaşanabilir ve sürdürülebilir bir dünya oluşmasına katkı sağlamak için var güçleriyle çalışmalarını sürdüreceklerini belirtti.
Sivil Toplum Kuruluşları Platformu Onursal Başkanı da olan Çevre Dostları Derneği Başkanı Ülker Durukan’ın açılış konuşmasını yaptığı kahvaltılı toplantıda, yeni dönemde yapılacak hem çevre hem de eğitim ve kültürel çalışmalarını konuştu, yol haritalarını yelerinin de fikirleriyle çizeceklerini belirtti.
Önceden belirlenmiş bir programı olduğu için toplantıya katılamayan Belediye Başkanı Ayşegül Ovalıoğlu’nun kendilerine gönderdiği yazılı mektubu okuyan Ülker Durukan, Ovalıoğlu’nun mektubunda, “Çevre bilincini güçlendirmeye yönelik çalışmalar başlangıcını simgeleyen bu anlamlı buluşmamızın toplumumuz adına çok değerli olduğunu özellikle belirtmek isterim. Ne yazık ki daha önceden planlanmış programlarımız nedeniyle sezon açılış kahvaltımıza katılamayacağımı üzülerek bildiriyorum. Çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Yeni dönemde geçmişte de olduğu gibi kahvaltılı toplantılarını düzenli olarak her ay gerçekleştireceklerini söyleyen Başkan Durukan, öncelikli olarak yaşadıkları doğanın korunması ve çevreyle ilgili kamuoyunda farkındalık oluşturulması, doğa ile insan arasında bozulan doğal dengenin yeniden tesisini sağlamak, varoluş gayesine uygun olarak toplumda çevre ve ahlâk bilincini artırarak, yaşanabilir ve sürdürülebilir bir dünya oluşmasına katkı sağlamaya devam edeceklerinin altını çizdi.
Sezon açılışı toplantılarına Orman Mühendisi Hüseyin Birinci’yi davet eden Çevre Dostları Derneği, uzun yıllar Çobançeşme Orman Fidanlığı Şefliği’nde müdürlük yapan Birinci’nin Ayamama Vadisi’nin ağaçlandırılmasında da çok büyük katkıları olduğunu söyledi.
Toplantıda ormanlar hakkında bilgi vererek, ağaç türleri, hangi ormanlar hangi ağaçlardan oluşur, ormanların bakımı ve korunması için yapılması gerekenler hakkında bilgi veren Hüseyin Birinci, öncelikle nazik davetlerinden dolayı dernek başkanı Ülker Durukan’a teşekkür etti.
Ormanlar, ağaçlar ve bölgedeki ağaçlar hakkında kısa bir bilgi vererek, öncelikle ağaç evrelerini anlatan Orman Mühendisi Hüseyin Birinci, öncelikle toprak yahut kayalık bir alanın nasıl yeşlllendiğini, otla kaplanıp, çayırlaştığını ve sırasıyla çalılanıp ağaçlık bölgeye dönüştüğünü anlatarak, toplumda çokça dillenen, “Orman yangınlarının ardından neden bu kadar çok çam ağacı dikiliyor?" sorusunu yanıtladı.
Orman olan yerlerin orman olmayan yerlere göre daha az problemli, toprak, erozyon, heyelan ve sel yönünden daha az riskli olduğuna değinen Birinci, “Esasen orman, dünya ve insan arasındaki ilişkinin bir anahtarıdır” dedi.
DÜNYA İNSANA HER ŞEYİ VERİYOR, PEKİ YA İNSAN DÜNYAYA NE VERİYOR
Dünya ve insan arasındaki ilişki arasındaki ortaklıkta, “İnsan dünyaya ne veriyor? Dünya insana ne veriyor?” konuşmasını sürdüren Birinci, şöyle devam etti.
“Dünya insana her şeyi veriyor. Peki insan dünyaya ne veriyor? Pek bir şey vermiyor. Hatta hiçbir şey vermiyor, zarar veriyor. İnsan dünyadan nefes alıyor. Yemeğini yiyor, gıdasını alıyor, suyunu içiyor, barınıyor dünyadan. İnsan doğaya bir şey vermiyorsa bu nasıl ortaklık oluyor? Yani buna ortaklık denemez. Buna talan denir. İnsan dünyayı talan ediyor. Bu da insanın dünyanın asalığı olması, sömürmesi anlamına geliyor. İşte dünya ile insan arasında böyle bir ilişki, böyle bir çelişki var.
Ve gerçekçi olalım, bu durum dünyayı sömürmek insanların hoşuna gidiyor. Her ne kadar şikayet ediyor, ah vah diyorsak da bizim seçtiğimiz yönetimler dünyayı sömürecek, kötüleştirecek yöntemler. Oysa bir başka dünya olmadığını bile bile bu icraatları gözümüzün önünde yapıyorlar. Bunlar ne yazık ki bizde de oluyor ve bunu önleyecek olan güç işte tam da sizler gibi sivil toplumdur.
TALANA DUR DİYECEK OLAN SİVİL GÜÇLERDİR
Resmi güçler bunu önlemez. Resmi güçler resmi olmadan önce bunu önlemeye çalışır ama Resmi olduktan sonra o tarafa geçerler. Ne yazık ki bu böyle. Masanın hem bu tarafında, hem de öbür tarafında bulunan biri olarak diyorum ki; bu işin böyle olduğunu kabul etmemiz lazım. Bunu önleyecek olan veya azaltacak olan güç sivil toplumdur.
30 YILLIK GURUR
Ülker Durukan öncülüğünde, bir avuç mahallelinin 1995 yılında yaşadığımız bölge başta olmak üzere, ülkemizin doğasını, doğal kaynaklarını ve kamu alanlarını korumak amacıyla kurduğu Çevre Dostları Derneği’nin 30 yıldır ısrarlı, kararlı ve tutarlı bir biçimde mücadele etmesinin gurur duyulacak bir şey olduğunu ifade ederek konuşmasını sürdüren Hüseyin Birinci, şunları anlattı.
“Dünyanın bir sürü doğal kaynağı var ve bunların arasında insanla en ilişkili olan doğal kaynak ormanlarlardır. Ormansız olmuyor. Ülkemiz konum itibari ile Afrika, Asya ve Avrupa arasındaki tek geçiş bölgesi. Hangisinden diğerine geçerseniz geçin, Anadolu'dan geçiyorsunuz. Kuzey güney ekseninde de, doğu batı ekseninde de bu durum aynı. Jeolojik anlamda da genç bir ülke. Bir de coğrafyanın verdiği bir zenginlikle eşsiz bir ülkemiz var. Ormanları oluşturan en önemli bitki grub ağaçlardır. Hayvanlara göre daha donanımlı ama daha şanssız. Neden? Çünkü hareket edemezler ama hareket kabiliyeti olan diğer tüm canlı varlıkları kullanırlar.
Mesela koku yayarlar. Koku yayarak böcekleri polenlerini alması için üzerlerine çekerler. Mesela tat değiştirirler. Saldırıya maruz kaldıklarında yapraklarını acılaştırırlar. Örneğin renk değiştirirler sonbaharda. Diğer canlıları besler ağaç. Mesela suyu kullanırlar. Suyla beraber tohumlarını yayarlar. Mesela hayvanları kullanırlar. Mesela kuşları kullanırlar ve bu şekilde kıtalar arası yayılım gösterirler.
EN ORMANLIK BÖLGE KARADENİZ AMA SEL VE HEYELAN HABERLERİ EN ÇOK O BÖLGEDEN
Orman olan yerlerde erozyon, heyelan ve sel az olur. Yağan yağmur orada tutulur, bize hep böyle öğretildi ama Doğu Karadeniz veya Karadeniz bütünüyle ormanlık bir yer. Ama en çok sel ve heyelan haberlerini Karadeniz'de duyuyoruz. Bu işte bir çelişki var.
Erozyonu meydana getiren bazı faktör var. Onlar da yamacın uzunluğu, yamacın meylinin fazlalığı, yamaca düşen yağmurun şiddeti, yamaçta uygulanan tarım faaliyetlerin ve tarımsal sistemlerin ne olduğu. O yamaçta toprak muhafaza tedbirleri uygulanıyor mu? Tüm bu olumsuz faktörleri baskı altında tutan tek bir faktör var o da doğal bitki örtüsü. Karadeniz’in doğal bitki örtüsü tüm olumsuzluklarını ortaya çıkartmasını engelliyor. Biz o bölgenin doğal bitki örtüsüne zarar verdiğimizde bu kötü faktörler faaliyete geçiyor.
Peki nasıl zarar veriyoruz yamaca? Yol yapıyoruz. Karadeniz'deki dağlık yerleşme var. Her eve yol yapıyoruz. Yol yapıyoruz ama yolda ne meyil standardı var, ne yamaçta istinat duvarı var, ne duvarla yol arasında bir şarampol var, ne de menfez var. Hiçbir sanatsal yapısı da yok.
Dolayısıyla yağan yağmuru da yol taşıyamıyor. Dereye yakın yerlerden akıyor ve toprak taşınıyor. Doyduğu zaman da toprak arasındaki katmanlar harekete geçerek heyelan oluşturuyor.
ORMANLAŞTIRMA VE AĞAÇLANDIRMA ARASINDAKİ FARKI ANLATTI
Bir bölgenin orman olabilmesi içim o bölgenin ekolojik güç potansiyeli olması gerekir. O güç yoksa orman ağacı tohumu atılsa bile olmuyor çünkü barınamıyor. Klimaks son evredir. Hiçbir bakım çalışması olmadan, ne gübreleniyor, ne ilaçlanıyor, ne sulanıyor, ne budanıyor, ne çapalanıyor ama neslini devam ettiriyor.
Türkiye'de çok orman yangının en çok gerçekleştiği Kızılçam Ormanları böyle bir klimaks türüdür.
Yani 25 milyon yıldır bulunduğu yerlerde bitki grupları sıralı değişim göstererek, süksesyon faaliyetlerinde bulunarak orman evresine gelmiş ve orman ağacı olarak da oradaki tür ortaya çıkmıştır. Konumuz Kızılçam. Başka bir tür de olabilir bu ama Karadeniz'de olmaz mesela. Ağaç projelendirmeleri, ülkemizin orman sahasını ve ağaç servetini çoğaltmak, toprak, su ve bitki arasındaki bozulan dengeyi kurmak, geliştirmek ve çevre değerlerini geliştirmek amacıyla yapılır.
Yani orman bizim bağımız, bahçemiz değil. Biz ormanlık alandaki ağaçları kendi haline bırakıyoruz ve o ağaçlar kendi hayatlarını kendileri devam ettiriyor. Yani ormanlık alanlara başka bir bitki türü ekmemiz tabiatın doğal gelişimine aykırı. Çünkü siz orman ağaçlandırmak istiyorsunuz. Bahçe ziraatı, çiftçilik yapmıyorsunuz.
Ağaçlandırma yapılacak bölge ile ormanlık alan farklı şeylerdir. Ağaçlandırma yapacaksak, toprak nedir, ne kadar derindir, yağmur kaç milimetre yağıyor, hangi sezonlarında yağıyor, karlı ve donlu günlerin sayısı nedir, rüzgâr nedir? Bakmamız gerekiyor. Bunların hepsi mühendislik çalışmasıdır. Dolayısı ile seçilecek ağaç türü de, ekolojik değerlere göredir.
Orman Mühendisi Hüseyin Birinci, konuşmasının ardından toplantıya katılan çevreci üyelerin sorularını yanıtladı.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.